
ARMEGEDON
A’raf Suresinde 166. Ayette, Yahudilerin kendilerini aşağıla-maları sonucu olarak, “Onlar yasak edilen şeylerden vaz geçmeyip haddi aştık-ları zaman kendilerine “aşağılık maymunlar olun” dedik, buyurduğuna şahitlik ediyoruz.
Dünyayı sanayi devrimiyle beraber, hoyratça kullanmak suretiyle, yaşanılmaz hale getiren küreselcilerin kendi adlarına can simidi kabilinden sarıldıkları kav-ram, kıyamet öncesi gerçekleşecek büyük savaş.
Tarih içinde var olan tuğyan ehlinin genel anlamda çözüm şeklim, yıkma, yakma, yok etme.
Son zamanda yapılan ve sonuçta, küreselcilerin her vesileyle para kazanmaya odaklandıkları gibi yeni kazanç kapıları. Bir taraftan dünyayı vahşice katletme-ye devam ederken, diğer taraftan kuşa bak misali mars hikayeleriyle uyutulma-ya çalışıldığımız zamanları yaşıyoruz.
İnsan zaman, zaman gurur ve kibirle, alemleri yaratan Rabbe karşı büyüklenme cesaretini gösterebilmiştir. Bugün, “Tanrıyı kıyamete zorlama”, “Tanrının işini kolaylaştırdık” gibi yaratılmış bir varlığın yaratıcıya karşı asla kullanmaması gereken absürt ifadeler kullanılabilmektedir. İşin enteresan tarafı batı dünyası Müslümanlar gibi kendi dini literatürüne karşı duyarsız değildir. Birçok batılı kendi dini kaynaklarını mutlaka okumuştur. Orada okudukları kaynaklarda var olan, geçmiş helak olmuş toplumların hikayelerini bilmelerine rağmen el’an batılılar aynı akıbete uğrayacak azgınlıkları işlemekten geri durmamaktadırlar.
Gençlik yıllarımda, Muhammed Kutub’un “Yirminci Asrın Cahiliyesi” kitabını okuduğumda bugünün cahiliyesinin elçi ve vahy gönderilen Mekke cahiliye-sinden ileri gitmiş olduğunu görmüştüm. Bugünlere geldiğimizde cahiliyenin çılgınlık boyutuna eriştiğini insanların maymunlaşma evresine girdiğini görü-yoruz.
Rabbül aleminin A’raf Suresinde 166. Ayette, Yahudilerin kendilerini aşağıla-maları sonucu olarak, “Onlar yasak edilen şeylerden vaz geçmeyip haddi aştık-ları zaman kendilerine “aşağılık maymunlar olun” dedik, buyurduğuna şahitlik ediyoruz. Burada haddi aşmak, Allah’ın insan için belirlediği haysiyetli hayatın ve toplumsal manada bütün bir toplumun ifsada sürüklenmesi anlamındadır. Ayette geçen “maymunlaşma” insanın ruhsal genetiğinde var olan ve hayat sü-ren varlıklar içinde yaratıldığı fıtrattan daha aşağılık bir hayata talip olması so-nucu maymun tabiatına bürünmesi anlamındadır. Çünkü hayvanların fıtratları dışına çıkmadıklarını hayatı gözlemleyen insanlar açık bir şekilde görürler. Fıt-ratları dışına çıkan hayvanlarında kendilerine verilmiş toplumsal yapıları içinde var olan kurallar çerçevesinde yok edildikleri belgesellerde seyredilen gerçek-liklerdendir. Mesela kendi sınırları içinde ve sınırların egemen gücü olan reis hayvana boyun eğenler, sınırlar içinde, sınırın reisi tarafından korunaklı bir ha-yat yaşarlar, ama ne zaman sınırlarından başka bir alanda yaşamaya karar verdi ya da kendi riyaseti altında yaşadığı hayvanın egemenliğini kabul etmedi o zaman var olan reisten ve riyasetten güçlü bir tavır ortaya koymalıdır yoksa sistem içinde yok olur. Reisler onu yok ederler.
İşte bu insanın imtihan edildiği sisteme insan tarafından baş kaldırı gerçekleşti-rilecek olursa Allah tarafından cezalandırılma söz konusu olur. Çünkü gerçekte yeryüzü sisteminin sahibi Allah’tır.
Allah’ın insanların geleceğine dair planları onlara nasıl davranması açısından önemlidir. Burada sisteme baş kaldırı niteliği tamamen egemenliğe karşı değil de kısmen sınırları çiğneme şeklinde olunca gelecekte bu insanlar üzerinden daha büyük amaçların gerçekleşmesi hedefi doğrultusunda kişilerin tövbeye yönelmeleri, affedilmeleri için bir sebeptir. Affedilirler ve insanlar, geleceğin inşası konusunda ilahi iradenin tahakkukuna vesile olurlar.
İnsan da kendisine verilmiş hayvani özellikleri diyeceğimiz yaşamsal fıtratlarını icra ettiklerinde de hayat sürmeleri mümkün olan varlıklardandır. Asıl varlık sebebi sadece hayvani özellikleri itibarıyla hayatı sürdürmesi olmamasına rağ-men burada Allah’ın yaşamsal bir tolerans içinde olmasına izin verdiğini gör-mekteyiz. Fakat yaratılmışlığın bir başka gerçeği de, insanın dışında var olan şeytani faktörlerin insanın her halinde onu saptırmaya hazır halde beklemesi, kendini kulluk anlamında ileri taşımamış, geliştirmemiş insanın hayvandan da-ha aşağı bir hayata kışkırtılmasıdır. Bütün bir insanlığı derinden etkileyen dün-ya savaşları, varlık hakikati unutturulan insanın, maymunlaşma sürecine girme-sinden kaynaklı, süreci hızlandırarak hayvandan daha aşağı bir hayata girmesi-dir.
Bugün insanın Allah’ın uluhiyetine soyunmasının altında yatan gerçeklik insa-nın içindeki fücuru kendi çabalarıyla kışkırtmasından başka bir şey değildir.
İnsanlık birinci dünya savaşına kadar firavun gibi nemrut gibi bölgesel, azgın-ların sadece kendi bölgelerinde gerçekleştirdikleri fücura şahitlik etmesine rağ-men, istisnai olarak daha geniş bir yıkıma sebep olan Cengizhan gibi gaddarla-ra da şahit olmuşlardır. Cengizhan’ın gerçekleştirdiği yıkımda bile bütün bir insanlığın etkilendiğini söylemek mümkün değildir.
Cengizhan’ın yıkımını Allah’ın orta Asya’dan Anadolu’ya kadar Müslümanları Cengizhan eliyle kırbaçlaması şeklinde okuyabiliriz. Hatta bir devrin sona erdi-rilmesi ve Müslüman Türk zamanının başlaması olarak da okuyabiliriz.
Bugün insanlığın yaşadığı küresel şiddetin, kitle iletişim araçları denilen dünya çapındaki internet ve kablolu iletişim vasıtalarıyla bütün bir insanlığa yayıldı-ğını görmekteyiz. Bu araçlarla gerçekleştirilen zihinsel ifsadın fiziksel ifsada ve felakete sürüklemesine ramak kaldı.
Çünkü zulmetmeyen stabil küfür eyleminden, zulmederek hayvandan daha aşağı bir hayat tercihi ortaya konmaya başladı. Bu durum insana küresel cinneti ve küresel felaketi yaşatma sonucunu doğuracaktır. İnsanlık, bireysel haddi aşmışlığı toplumsal haddi aşma boyutuna taşıyanlara karşı yeterince mücadele etmemektedir.
Tarih okumalarımız bize firavun ve nemrut örneğinde gerçekleşen tanrılık iddi-alarının, kendi tanrılıklarına inandırdıkları insanlarla beraber helak edilmelerine sebep olduğunu, bu iddiaların peşinde olmayan başka insanlarda derin etkiler bırakmadığını göstermektedir.
Çağdaş muasır medeniyet diye allanıp pullanan modern cahiliye, insanlığın faydasına da kullanılması mümkün olacakken daha yaygın ifsat mekanizmala-rına dönüştürülen kitle iletişim araçlarına sahip olduğu için bütün bir insanlığı zehirlemektedir. Bunun sonucu olarak da bütün insanlık bu sürece karşı sergi-lediği tutuma göre meydana gelecek küresel felaketten etkilenecektir.
Bizim bu küresel felaketi durdurmaya ne kadar gücümüz yeter sorusuna olum-lu cevap vermemiz mümkün görünmemekle beraber, vazife şuuru ve anın va-cibi kavramları kadar sorumluluğumuz olduğunu bilmemiz yeterli görünmek-tedir. Şayet sorumluluğumuzdan ziyade faaliyet ortaya koyacak olursak bu da bizim lehimize şahitlik edecek bir vesile olur diye umuyorum.