Ölüm anı
ÖLÜM ANI
Dünya hayatının en kaçınılmaz gerçeklerinden biri olan ölüm her can taşıyan varlık için kaçınılamaz, mutlak hakikattir.
İnsanın yeryüzündeki imtihan hakikati tahakkuk ettikten sonra, dünyadaki sürenin tamamlanması ölüm vakıasıyla gerçekleşir. Ölümsüz insan türü söz değildir. Bu anlamda Rabbimiz;
بِسْمِ اللهِالرَّحْمنِالرَّحِيمِ
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ {57}
Ankebut suresi 57- Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.
Buyurmaktadır. Ölümü mutlak surette tadacak olan insanın ölümü sürdürdüğü hayat ile doğru orantılı olacaktır.
Dünya hayatının imtihan sahası olması sebebiyle bu alana gelerek imtihanını tamamlayan her canlı, değerlendirmenin yapılacağı ahiret aşamasına ölüm aracılığıyla geçer. Dolayısıyla insan için imtihan alanı olan bu dünyada ölümsüzlük diye bir şey yoktur.
Ne var ki ölüm hali de, dünya hayatının finali olması dolayısıyla herkesin dünyada ektiklerinin, hasat müjdesi gibi gerçeklikle ortaya çıkar.
Kur’anı Kerimde, Kerim olan Rabbimiz müminlerin ve kafirlerin ölüm şekillerinin nasıl olacağını ayetlerle ortaya koymuştır.
Aslında insan, her gün ölüm gerçeğiyle yüzleşerek hayatını sürdürür. Hatta bu küçük ölüm olmadan hayatın sürdürülmesi asla mümkün değildir. Bir bakıma hayatın sağlıklı devam etmesi için insan uykuya muhtaçtır.
Biz uykuyu genelde ihtiyaç kabilinden değerlendiririz ama tıpkı ölüm hali gibi irademiz elimizden alınmıştır ve İlahi güce teslim olmuşuzdur. Hayat sonrası durumumuzun kısmi provası niteliğindeki uyku bizi düşündürmüyorsa akıl sağlığımız ile ilgili problem var demektir.
İnsanın hayatı içinde yer alan uykunun da bir tür ölüm olduğu yine vahiyle bildirilmiş bir gerçektir. Bu anlamda uykunun küçük ölüm olduğuna dair deyimler dahi mevcuttur. Bu sebeple “uyku küçük ölümdür” denilmiştir.
اللَّهُيَتَوَفَّى الْأَنفُسَ حِينَ مَوْتِهَا وَالَّتِيلَمْ تَمُتْ فِي مَنَامِهَا فَيُمْسِكُ الَّتِي قَضَى عَلَيْهَا الْمَوْتَوَيُرْسِلُ الْأُخْرَى إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ
لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ {42}
-Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
(ZÜMER/42)
Yeryüzünde Allaha kulluk çizgisinden dışarı çıkanların ölüm gerçeğinden korktuklarını hatta ölümden kaçma gibi çaresiz yollara müracaat ettiklerini görürüz. Çünkü onların bir çoğunun anlayışına göre ölüm yok olmaktır. Ölüm dünya hayatında elde edilen nimetlerin kesilmesi ve sonu belli olmayan bir sürece girilmesidir. Halbuki ölümden kaçmak asla mümkün değildir. Bunu işaret eden ayeti kerimelerden birisi şu şekildedir.
أَيْنَمَاتَكُونُواْ يُدْرِككُّمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنتُمْ فِي بُرُوجٍ مُّشَيَّدَةٍ وَإِن تُصِبْهُمْ
حَسَنَةٌ يَقُولُواْ هَـذِهِ مِنْ عِندِ اللّهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَقُولُواْهَـذِهِ مِنْ عِندِكَ قُلْ كُلًّ مِّنْ عِندِ اللّهِ فَمَا لِهَـؤُلاء الْقَوْمِ لاَ يَكَادُونَيَفْقَهُونَ حَدِيثاً {78}
Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile. Onlara bir iyilik dokunsa: "Bu, Allah'tandır" derler; onlara bir kötülük dokunsa: "Bu sendendir" derler. De ki: "Tümü Allah'tandır." Fakat, ne oluyor ki bu topluluğa, hiç bir sözü anlamaya çalışmıyorlar?
(NİSA/78)
İnsanlık tarihinde bir çok hikaye vardır, mitoloji yada şehir efsanesi niteliğinde bile olsa insanların ölümden kaçma eylemlerinin kendilerine çare olmadığı bu hikayelerde anlatılır. Mesela İstanbul’da bulunan kız kulesi bunlardan birisine örnektir.
Kral kızının bir yılan tarafından sokularak öldürüleceği rüyasını görür. Kız kulesini yaptırarak, denizin ortasına yılanın gidemeyeceği anlayışıyla kızını orada yaşaması için oraya yerleştirir. Fakat hikaye buya meyve sepeti içinde kız kulesine erişen yılan kızı sokarak ölmesine vesile olur. Görüldüğü gibi cahiliye kültürü dahi olsa insanın ölümden kaçamayacağı bilinç altına yerleşmiş bir hakikattir
İNSAN ÖLECEĞİ YERE KENDİ AYAĞIYLA GİDER
Uhud savaşı sonrası konuşulanlar pek te iç açıcı olmayan sonuçlar itibarıyla herkese demiştim payı çıkarttı.
Savaş konusu istişare edilirken, gençlerin şehadet tutkusuyla savaşın meydan muharebesi şeklinde olması arzuları, peygamber efendimizin kararına rağmen düşmanın dışarda karşılanması şeklinde bir karara bağlanmıştı.
Münafıklar henüz savaşa giderken yolda yaptıkları ihanet hareketiyle, savaş öncesi Müslümanların morallerini bozmak istemişlerdi. Savaş sonrasında da ölen bir kısım insanlar için şayet savaşa katılmasalardı ölmeyeceklerdi diyecek kadar ferasetsiz davranmışlardı.
Allah cc bu yanlış kanaatin cevabını Ali İmran suresi 254. Ayette ortaya koymuştur.
ss
ثُمَّ أَنزَلَ عَلَيْكُم مِّن بَعْدِ الْغَمِّ أَمَنَةً نُّعَاساً يَغْشَى طَآئِفَةً مِّنكُمْ وَطَآئِفَةٌ قَدْ أَهَمَّتْهُمْ أَنفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللّهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِ يَقُولُونَ هَل لَّنَا مِنَ الأَمْرِ مِن شَيْءٍ قُلْ إِنَّ الأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ يُخْفُونَ فِي أَنفُسِهِم مَّا لاَ يُبْدُونَ لَكَ
يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الأَمْرِ شَيْءٌ مَّا قُتِلْنَا هَاهُنَا قُل لَّوْ كُنتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَى مَضَاجِعِهِمْ وَلِيَبْتَلِيَ اللّهُ مَا فِي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحَّصَ مَا فِي قُلُوبِكُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ {154}
Alu İmran 154- Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize öyle bir eminlik, öyle bir uyku indirdi ki, o, içinizden bir zümreyi örtüp bürüyordu. Bir zümre de canları sevdasına düşmüştü. Allah'a karşı, cahiliyet zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlar ve "Bu işten bize ne?" diyorlardı. De ki: "Bütün iş Allah'ındır". Onlar sana açıklamayacaklarını içlerinde saklıyorlar (ve) diyorlar ki: "Bize bu işten bir şey olsaydı burada öldürülmezdik". Onlara şöyle söyle: "Eğer siz evlerinizde olsaydınız bile, üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar yine muhakkak yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gidecekti. Allah (bunu) göğüslerinizin içindekini denemek ve yüreklerinizdekini temizlemek için yaptı. Allah göğüslerin içinde olanı bilir.
MÜMİNLERİN ÖLÜMÜ
Hayatı Allah’ın çizgisinde sürdürmüş, ona asla eşler koşmamış, Allaha saygı duymada kusur göstermemiş, bütün işlerinin başına Allahı koymuş müminlerin Allah’ın vadi gereği ölümü de güzel olur. Zira o mümin güzel düşünmüş, güzel yaşamış ve güzel ölümü hak etmiştir.
إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُالْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ {30} نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ
الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ {31} نُزُلاً مِّنْ غَفُورٍ رَّحِيمٍ {32}
Fussilet 30- "Rabbimiz Allah'tır" deyip, sonra da doğrulukta devam edenlere gelince, onların üzerine melekler iner ve derler ki: "Korkmayın, üzülmeyin, size vaad edilen cennetle sevinin."
31- "Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır."
32- Bunlar çok bağışlayıcı ve çok merhametli olan Allah tarafından bir ağırlamadır.
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُالْمَلآئِكَةُ طَيِّبِينَ يَقُولُونَ سَلامٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ بِمَاكُنتُمْ تَعْمَلُونَ {32}
Nahl 32- Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat halde alırlar. "Selam size, yapmış olduğunuz güzel işlerin mükafatı olarak girin cennet'e..." derler.
Ölüm meleklerinin hilm sahibi olarak, mümin kimseleri ömürleri boyunca yaymak için seferber oldukları selam sahnesiyle onları karşılaması tabloların en güzelidir. Buradaki güzelliği ve esenliği resm edecek bir ressam ve bunu kameralara yansıtabilecek bir sanatçı bulmak mümkün değildir. Olsa da yapay olur. Bu ancak yaşanarak erişilebilecek bir güzelliktir.
Bütün sebeplerin ortadan kalkarak, imtihanı kazanabilecek hiçbir an, zaman kalmamış bir ortamda, imtihanın neticesini belirtmek için daha somut, defter okuma sahnesi gerçekleşmeden kulluk adına erişilebilecek en muhteşem saadet sahnesidir bu an.
Bazı gerçekçi olmayan tasavvuf haberlerinde, insanların ölürken şeyhlerinin yanlarında olması, şeytana imanını çaldırmaması yada kabirde sual meleklerine müridinden önce kendisinin cevap vermesi gibi rivayetler, hiçbir gerçeğe ve sağlam bir kaynağa dayanmamaktadır. Bir defa hayatını mümince yaşamış birisinin ölüm anında zayıf düştüğünü sandığımız bir zaman diliminde şeytana yenik düşmesi muhaldir, zira ömrünü tamamıyla Allaha kulluk çizgisinde sürdürmüştür. İnsan zayıf kalsa dahi, her şeytan dürtüsünde kendisine sığınan mümin kulu şeytanın son andaki müdahalesinden korumak, evvela Allah’ın merhameti gereğidir. Allah onu şeytanın saldırısına maruz bırakmaz. Çünkü kul hayatı boyunca kendinden başkasına sığınmamıştır.
Kabirde uykudan uyanıncaya kadar beklenen süreçte, Allah’ın bize bir şeref olarak bahşettiği hayat kaynağımız canımız, ruhumuz; meleklerin dünya hayatının sonu, ahiret hayatının başlangıcı olarak vereceği bu selam ile cennet bahçelerinde dolaşan bir uyku alemine dalacak ve kıyamet günü uyandırılıncaya kadar ebedi olarak yaşayacağı ilahi alemi teneffüs edecektir.
KAFİRLERİN ÖLÜMÜ
Hayatın sonu, ahiretin başlangıcı olması dolayısıyla, imtihanı kaybetmiş olan kafirlerin hesap başlangıcı, ahirette yaşayacaklarının girizgahı niteliğindedir. Bütün bir ömrünü vahye düşmanlıkla geçirmiş, şeytanla işbirliği yapmış, güya vahyin karşısında laf ebeliği yaparak vahyi susturacağını zannedenlerin ilk karşılaşacakları ahiret gerçeği şudur; bu dünyada yaptıklarının karşılığı, henüz ölüm anında gırtlaklarına tıkanır, ölümlerinin zorlaştırılır ve canları zor bir şekilde çıkarılmak suretiyle Allah tarafından intikam alınır.
Ölümün niteliği adamına göre olduğu için ölümü yok sayarcasına, vahye karşı cüretkar tavır takınmış olanların canları boğazlarına düğümlenmiş bir halde, meleklerin ölüm ellerinin en acı bir biçimde görülmesi, hissedilmesi şeklinde olacaktır. Müminlerin ölümlerinin kolay bir biçimde oluşuna mukabil, belki aynı süre içinde alınacak canların çok uzun süre içinde gırtlakları yırtarcasına alınması şeklinde gerçekleşecektir. Bu tür ölümü yaşayacaklar açısından yaşayacakları ölüm şekli, ahirette karşılaşacağı acıların en çetininin yanında belki hiç mesabesinde olmasına rağmen cehennemin bidayetini yaşatacaktır.
وَمَنْ أَظْلَمُمِمَّنِ افْتَرَى عَلَىاللّهِكَذِباً أَوْ قَالَ أُوْحِيَ إِلَيَّ وَلَمْ يُوحَ إِلَيْهِ شَيْءٌ وَمَن قَالَ سَأُنزِلُمِثْلَ مَا أَنَزلَ اللّهُ وَلَوْ تَرَى إِذِ الظَّالِمُونَ فِي غَمَرَاتِ الْمَوْتِ
وَالْمَلآئِكَةُ بَاسِطُواْ أَيْدِيهِمْ أَخْرِجُواْ أَنفُسَكُمُ الْيَوْمَتُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنتُمْ تَقُولُونَ عَلَى اللّهِ غَيْرَ الْحَقِّوَكُنتُمْ عَنْ آيَاتِهِ تَسْتَكْبِرُونَ {93}
-Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiç bir şey vahyolunmamışken "Bana da vahy geldi" diyen ve "Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim" diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen...
(EN'AM/93)
Medine’de kafirler ile Müslümanlar arasında sıkışmış, menfaatlerine zarar gelmemesi için iki tarafı da idare ettiğini sanan, zavallı münafık tiplerin akıbetlerini anlatan bu ayeti kerime; küfredenlerin kaçınılmaz eza ve cefa dolu ölüm halini vurgulayan bir başka ayeti kerime’dir.
فَكَيْفَ إِذَا تَوَفَّتْهُمْ الْمَلَائِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُم وَأَدْبَارَهُمْ {27}ْ
muhammed27-Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak?
ÖLÜM ANINDA KAFİRLERİN ERTELEME İSTEKLERİ
Ölüm anı imtihanın nihayete erdiği ve gözlerden perdelerin kalktığı andır. Dünya hayatında hakikatin münkiri olmuş kafirlerin gözünden perdenin kalktığı ve ölüm meleklerinin göründüğü an fıtrat gereği kafirler bütün çıplaklığıyla gerçeği idrak edecekler ve ricat duygusuna bürünecekler ve o kadar gerçeğe vakıftırlar ki meleklerden medet ummayı düşünmeksizin meleklerin sahibi Rabbül Alemine niyaz da bulunacaklar.
حَتَّى إِذَا جَاء أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّارْجِعُونِ {99} لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحاً فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ {100}
Müminun 99- Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında, "Rabbim, der, lütfen beni (dünyaya) geri gönder,"
100- "Ta ki, boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım." Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır.
وَلَوْ تَرَى إِذْ يَتَوَفَّى الَّذِينَ كَفَرُواْ الْمَلآئِكَةُ يَضْرِبُونَوُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ وَذُوقُواْ عَذَابَ الْحَرِيقِ {50}
Enfal 50- Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve sırtlarına vura vura ve "Tadın bakalım cehennem azabını!" diye diye canlarını alırken hallerini bir görmeliydin.
ذَلِكَبِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللّهَ لَيْسَ بِظَلاَّمٍ لِّلْعَبِيدِ {51}
51- İşte bu, sizin kendi ellerinizle meydana getirdiğiniz bir sonuçtur. Hiç şüphesiz Allah, kullarına hiçbir şekilde zalim biri değildir.
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَفَرُواْ بِآيَاتِ اللّهِفَأَخَذَهُمُ اللّهُ بِذُنُوبِهِمْ إِنَّ اللّهَ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ {52}
Enfal 52- Tıpkı Firavun'un izinden gidenlerle onlardan öncekilerin gidişi gibi onlar da Allah'ın âyetlerini tanımadılar, Allah da kendilerini günahları yüzünden tutuklayıverdi. Çünkü Allah çok kuvvetli ve azabı çok çetin olandır.
إِنَّ الَّذِينَ ارْتَدُّوا عَلَى أَدْبَارِهِممِّن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَى الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْ وَأَمْلَىلَهُمْ {25}
25- Gerçekten doğru yol kendilerine açıkça belli olduktan sonra gerisin geri küfre dönenlere şeytan, kötülüklerini güzel göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür.
ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذِينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَاللَّهُسَنُطِيعُكُمْ فِي بَعْضِ الْأَمْرِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِسْرَارَهُمْ{26}
26- Çünkü onlar Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselere: "Bazı işlerde biz size itaat edeceğiz." demişlerdi. Oysa Allah onların gizlediklerini biliyordu.
فَكَيْفَ إِذَا تَوَفَّتْهُمْ الْمَلَائِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْوَأَدْبَارَهُمْ {27}
muhammed27-Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak?
ذَلِكَ بِأَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَا أَسْخَطَ اللَّهَوَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ {28}
28- Bu onların Allah'ı gazablandıran şeylere uymaları ve O'nun rızasına sebep olacak şeyleri beğenmemelerinden dolayıdır. Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır.
ZAAFA UĞRATILMIŞLARIN ÖLÜMÜ
Dünyada insanlar genel itibarıyla yöneten, yönetime itiraz eden ve yönetilenlerden oluşurlar. Yöneten ve yönetim muhalifleri toplam rakamın yüzde onu kadar ise yönetilenler yüzde doksanı kadardır. İtiraz etmeksizin, sorgulamaksızın, yönetilenler güçlüden yana tavır koyan irade yoksunu insanlardır. Allah’tan başkaları adına toplumu yönetenler bu iradesiz insanlar üzerinde güç sağladıkları için, bu gurup, yönetenlerin dininden yana tavır ortaya koyarlar. Bu da onların kötü akıbetini hazırlar. Güce boyun eğmiş bu müstez’afların, yetkinlikleri elinden alınmışların ölüm anında karşılaşacakları tablo aşağıdaki ayeti kerime’de zikredildiği gibidir.
إِنَّ الَّذِينَ تَوَفَّاهُمُ الْمَلآئِكَةُظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ قَالُواْ فِيمَ كُنتُمْ قَالُواْ كُنَّا مُسْتَضْعَفِينَ فِي الأَرْضِقَالْوَاْ أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللّهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُواْ فِيهَا فَأُوْلَـئِكَ مَأْوَاهُمْجَهَنَّمُ وَسَاءتْ مَصِيراً {97}
-Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: "Nerde idiniz?" Onlar: "Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz'aflar) idik." derler. (Melekler de:) "Hicret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?" derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o?
(NİSA/97)
Dünyada iradesini kendi menfaatleri doğrultusunda adam gibi ortaya koyamayanların, yada algı hataları yüzünden kulluk menfaatlerini elde edemeyenlerin, ahiret azabından kurtulmak için kıyamet günü, ortaya koyacakları yalan yanlış, mazeretleri geçerli değildir. Bunların kıyamet günü yönetildikleri adamları Allah’a şikayetleri de bir anlam ifade etmeyecektir. Bu konuda Kur’an’ Kerimde bir çok ayet mevcuttur.
İşte o günün vahim tablolarından birini ortaya koyan ayetler çok net bir ifade ile olayın dehşetini ortaya koymaktadır.
وَقَالَ ا لَّذِينَ كَفَرُوا لَن نُّؤْمِنَ بِهَذَا الْقُرْآنِ وَلَابِالَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَلَوْ تَرَى إِذِ الظَّالِمُونَ مَوْقُوفُونَ عِندَ رَبِّهِمْ يَرْجِعُ بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ الْقَوْلَ يَقُولُ الَّذِينَ
اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا لَوْلَا أَنتُمْ لَكُنَّا مُؤْمِنِينَ {31}
قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا لِلَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا أَنَحْنُ صَدَدْنَاكُمْعَنِ الْهُدَى بَعْدَ إِذْ جَاءكُم بَلْ كُنتُم مُّجْرِمِينَ {32} وَقَالَ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا بَلْ مَكْرُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ إِذْ تَأْمُرُونَنَا أَن نَّكْفُرَ بِاللَّهِ وَنَجْعَلَ لَهُ أَندَاداً وَأَسَرُّوا النَّدَامَةَ
لَمَّا رَأَوُا الْعَذَابَ وَجَعَلْنَا الْأَغْلَالَ فِي أَعْنَاقِ الَّذِينَ كَفَرُوا هَلْ يُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ {33}
Sebe’ suresi 31- Kâfirler: "Biz ne bu Kur'ân'a inanırız, ne de ondan öncekilere." dediler. Fakat o zalimler yakalanıp Rablerinin huzuruna durduruldukları zaman, birbirlerine söz atarken bir görsen! Bir taraftan zayıf düşürülenler, o büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız biz mutlaka mümin olurduk" derler.
32- Diğer taraftan büyüklük taslayanlar, zayıf düşürülenlere: "Size hidayet geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçluydunuz." derler.
33- O zayıf düşürülenler de o büyüklük taslayanlara: "Hayır, (işiniz) gece, gündüz hilekârlıktı. Çünkü siz bize Allah'ı inkâr etmemizi ve O'na eş koşmamızı emrediyordunuz." derler. Bunlar azabı gördükleri zaman içlerinden pişmanlık getirmektedirler. Biz de o kâfirlerin boyunlarına demir halkalar geçirmişizdir. Onlar sadece yaptıklarının cezasını çekiyorlardır.
ÖLÜM SONRASI AHİRET ÖNCESİ
Ölüm sonrası mezar hayatı ile ilgili bir çok tasvirin canlandırıldığı bilgilerin sağlıklı olmadığı hatta kabirde meleklerin gelerek “Rabbin Kim?, Nebin Kim? Gibi soruları yönelteceğine dair haberlerin Vahye aykırı olduğu yukarıda geçen ayetler çerçevesinde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca kabirde meleklerin gelerek soruları yönelteceğine dair rivayetlerin sağlıklı olmadığı da kaynaklarca tespit edilmiştir.
Ölümden sonraki halin uyku alemi olduğu, aşağıda geçen ve bir kafirin cümlesi olması muhtemel sözlerin, kıyamet günü sura üfürüldükten sonra uykudan uyandırılmanın verdiği şaşkınlıkla sarf edildiği görülmektedir.
قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُوَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ {52}
-Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş".
(YASİN/52)
Buradaki konuşmayı müminler de yapmış olabilirler diyemeyeceğiz, zira müminlerin ahiret konusunda kuşkuları yoktur ve bu kesin imanlarının sonucu olarakta ölürken cennet müjdesini almışlardır.
Ayetlerin işaretlerinden anladığımız gerçek şudur, insanlar henüz ölürken imtihan perdesi kalkacak ve ahirete dair kazanımın olmayacağı gibi kaybetmenin de olmayacağı bir ana gelinecektir. İşte orada Allah’ın ölümle görevli melekleri, insanın bu dünyada ortaya koyduğu hayat çizgisinin finaline yakışır bir şekilde hayatın son bulmasını sağlayacaklardır. Mümin, dünyaya tamah etmemiş Rabbine saygıda kusur etmemiş, öyle ki onu gücendirme kaygısı içinde, bütün davranışlarını Rabbinin hoşnutluğu çizgisine oturtarak yaşamıştır. Bu surette hayatını sürdüren birine Allah merhameti gereği, hoşlukla müdahale eder, acı vermesi mümkün olan bir hali güzelliğe hoşluğa çevirerek kuluna yaşatır.
Kafirlere gelince hayatı kendince güzelleştirdiğini düşünerek, kendini şeytanın saptırmalarına açık tutarak yaşamıştır. Hesaplarının hiç bir yerine Rabbini koymamıştır. Kendince hayatın güzellikleri sandığı dünyanın aldatıcı yönünü hayatının ekseni kılmış ve şeytanla işbirliği tutarak Rabbine azgınlık programı içinde dünyanın güya tadını çıkarmıştır. Artık sahnenin sonunda işlerin hiçte kendi hesaplamalarına uymayan final sahnesine gelindiğinde artık kendi iradesi bitmiş ve gerçek, müthiş bir şekilde karşısına çıkmıştır. Hiç beklemediği tanrı misafirleri yalın bir çıplaklıkla karşısındadır. Geri dönüş mümkün değil ki dönsün, sil baştan yapması mümkün değil ki sil baştan yapsın. İşte burada Allah’ın hesaba katmadığı kanunları ne ise o devrededir. Daha ölürken melekler ahirette yaşayacağı azabın ipuçlarını ölüm anında ona yaşatacaktır. Can boğaza geldiğinde dikenli tellerin etlere takılarak çekildiği gibi yada dünya acılarıyla tarif edilemeyecek nitelikte yırtarcasına boğazdan çıkacak ve ruh, sahibinin iradesine teslim edilecektir.
Rabbim kulluk bilinciyle hayatımızı yaşamamızı ve emaneti kendisine güzelce teslim etmemizi nasip etsin.
إِذْ يَقُولالْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ غَرَّ هَـؤُلاء دِينُهُمْ
وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ فَإِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ {49}
Enfal 49- O sırada münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar, (müslümanlar hakkında) "şu adamları dinleri aldattı" diyorlardı. Oysa her kim Allah'a tevekkül ederse bilsin ki, Allah galiptir, güçlüdür ve hikmet sahibidir.
وَلَوْ تَرَى إِذْ يَتَوَفَّى الَّذِينَ كَفَرُواْ الْمَلآئِكَةُ يَضْرِبُونَوُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ وَذُوقُواْ عَذَابَ الْحَرِيقِ {50}
Enfal 50- Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve sırtlarına vura vura ve "Tadın bakalım cehennem azabını!" diye diye canlarını alırken hallerini bir görmeliydin.
ذَلِكَبِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللّهَ لَيْسَ بِظَلاَّمٍ لِّلْعَبِيدِ {51}
51- İşte bu, sizin kendi ellerinizle meydana getirdiğiniz bir sonuçtur. Hiç şüphesiz Allah, kullarına hiçbir şekilde zalim biri değildir.
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَفَرُواْ بِآيَاتِ اللّهِ
فَأَخَذَهُمُ اللّهُ بِذُنُوبِهِمْ إِنَّ اللّهَ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ {52}
Enfal 52- Tıpkı Firavun'un izinden gidenlerle onlardan öncekilerin gidişi gibi onlar da Allah'ın âyetlerini tanımadılar, Allah da kendilerini günahları yüzünden tutuklayıverdi. Çünkü Allah çok kuvvetli ve azabı çok çetin olandır.
إِنَّ الَّذِينَ ارْتَدُّوا عَلَى أَدْبَارِهِممِّن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَى الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْ وَأَمْلَىلَهُمْ {25}
25- Gerçekten doğru yol kendilerine açıkça belli olduktan sonra gerisin geri küfre dönenlere şeytan, kötülüklerini güzel göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür.
ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذِينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَاللَّهُسَنُطِيعُكُمْ فِي بَعْضِ الْأَمْرِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِسْرَارَهُمْ{26}
26- Çünkü onlar Allah'ın indirdiğini beğenmeyen kimselere: "Bazı işlerde biz size itaat edeceğiz." demişlerdi. Oysa Allah onların gizlediklerini biliyordu.
ذَلِكَ بِأَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَا أَسْخَطَ اللَّهَوَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ {28}
28- Bu onların Allah'ı gazablandıran şeylere uymaları ve O'nun rızasına sebep olacak şeyleri beğenmemelerinden dolayıdır. Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır.