Fatiha
Fatiha
Bugünün dünyasında yol bilemediğimizde müracaat ettiğimiz navigasyon programı gibidir.
Allahtan gelip Allaha gidilen yolda, kulun nerde ve nasıl pozisyonda olduğu konum tespitiyle başlayan yolculukta, güzergahın belirlenmesi adına bir okuma gerçekleşir Fatiha suresinde.
Gidiş güzergahını belirleyen Fatiha suresi, önce çıkış konumunu belirlememizi sağlar. Biz neredeyiz?
Bütün alem diyebileceğimiz yaratılmış mevcudatın Rabbi Rahman, Rahim, Din gününün sahibi Allah’ın huzurundayız.
Allah zamandan ve mekândan münezzehtir ama konumumuz şu; dünya gezegenler, güneş sistemi, diğer sistemler, galaksiler, samanyolları ne kadar ilmen erişebildiğimiz alem varsa hepsini ve Arş dediğimiz yönetim mekanizmasını yaratan Allah’ın karşısında kulluk makamındayız.
Varlığımız ne kadar yer işgal ediyor tam olarak tespit etmek mümkün olmamakla beraber onu da bir benzetmeyle tespit edelim.
Bütün bu alem içinde belki bir toplu iğne başı kadar yer tutmayan dünyanın üzerinde yine bir toplu iğnenin ucu kadar yer tutmayan biz. Peygamber gönderilerek vahiyle konuşularak kulluk makamına oturtulmuş olan biz.
Kimin karşısındayız, algılamada asla başarılı olamayacağımız büyüklükteki bu alemin, yaratıklarına karşı kendisini merhametli olma zorunluluğunda gören Rahman Rahim Allah’ın karşısındayız.
Kendisine karşı saygı duyana da hadsizlik edene de Rahmaniyeti ile tecelli edip verdiği hayat nimetini tamamlaması için fırsatlar veren, Rahmaniyetini akıllıca icra eden Rahmanın, sözünden çıkmayanları da Rahimiyyet vasfı ile cennetle mükafatlandıran din- hesap gününün maliki hükmedeni Allah azze ve cellenin huzurundayız.
Bu mekânsal duruşun manevi anlamda içini dolduran kulluk itirafı ile Rabbül alemine ayağımızı kaydırmaması temennisiyle bir taahhüt veriyoruz.
Sadece sana kulluk eder ve sadece senden yardım dilerim.
Gücüne kudretine şahitlik ettiğimiz, her şeyi evirip çevirme gücü sadece kendisinde olan, bilebildiğimiz evrenin efendisi, yüce Allah’ın varlığımıza değer kattığını beyan ettiği, maddi hiçbir ölçüm cihazı ile ölçümlenemeyen davranışlarımızda hareket noktamız ve şahsiyetimizi oluşturan eylemlerimizde tek yöneldiğimiz makam Rabbül aleminin huzurundayız.
Konumumuzu bu şekilde belirledikten sonra, gidiş istikametimiz için yaratılmış alem içinde bizi varışı Allaha olan tek yol, sıratı müstakime ilet duasıyla navigasyonumuzu başlatıyoruz.
Sıratı müstakime ortaladığımız ve yol göstericimizden bizden önce bu yoldan geçmiş ve asla yanlış yollara sapmamış, insanlığın rehberleri, yol göstericileri, Mevla’nın övgüsüne layık görülmüş, Peygamberler, şehitler ve salihlerin yolları diye bilinen nurlu yolun taliplisi olduğumuzu cümlemize ilave ediyoruz.
Sonrasında yolun sonunda hesap günü diye tanımladığımız ve kendisinden geldiğimiz Rabbimize giderken yolun karartıcısı ve sapkın eğilimlerin temsilcisi olarak bizi sıratı müstakimden uzaklaştırmak isteyen Yahudi ve Hristiyanların yoldan çıkarma faaliyetlerinden korunmamız için Aleminin Rabbi olan Allahtan bizi muhafaza etmesini dileyerek, pusulasını sağlama demirlemiş şekilde yolumuza devam ediyoruz.
Nihayet, inna lillah ve inna ileyhi raciun hakikatinin kutlu yürüyüşçüsü olarak, din gününde kabirlerinden, önlerinden ve sağlarından nurları ile kalkan, münafıkların imrendikleri ve nurlarından istifade etmek adına ricada bulunduğu kullar olarak, amel defteri açıldığında sevinçten havalara uçan cennet sakini olmayı murat ederek Rabbimize kavuşmak için âmin diyoruz.