ONLAR

Ömrünün baharında Erzurum’un karına boranına ve insanın alnının çatına bir bıçak değen soyuhuna aldırmadan hayat denilen merdivenin basamaklarını Allah adına çıkmaya başlamış Anadol’unun yiğit evlatları onlar. 
Allah birileri eliyle Anadolu’nun kaderini nakış nakış işleyecek bu insanların önünü açtığında; gelecekte ülkenin rengini Allah’ın boyası ile değiştireceklerinin farkında olmadan yaptıkları eylemler adına çok ciddi mücadeleler verilmişti. Sadece bu okullarda okumak suretiyle kendini bulan, fikir hamurunu teşkilat bazında Mttb çatısı altında olgunlaştıran bu insanlar değil, ülkenin kaderinin değişmesi adına önemli bir iş olan imam hatip mezunlarının üniversiteye alınma fikrine bütün ülke şükran duymalıdır. 
Kemal Bıyıkoğlu adını bu ortamı soluyan herkes bilir ama ülke insanının birçoğu bilmez. Yetmişli yıllardan itibaren fikir hamurunu, Necmettin Erbakan, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Cemil Meriç vb. gibi isimlerle yoğuran bu insanlar, MTTB gibi büyük mücadelelerle İslami kesime kazandırılmış örgütün çatısı altında siyasi ve fikri hayatlarını olgunlaştırdılar. 
Neler yaşamamışlardı ki, dini kökünden kazıma çabalarının ürünü olan, medreselerin, lağvedilerek, pozitivizmin ülke genelinde hâkim olması için yapılan çabalara karşı gökten indiğine inandıkları dinlerinin eğitimini almak için kurulan imam hatip okullarına gitmişlerdi. 
Anadolu insanı dipçikle idam sehpalarıyla sekülerizm adına ehlileştirilme çabalarına çok sivri olmadan fakat ısrarla dayatılan dinsizliğe karşı olmak adına çocuklarını bu mekteplere vermişlerdi. Eğitim işi tamamdı ama kadük bırakılacak şekilde tasarlanmıştı. Bu mekteplerde yetişen Anadolu’nun evlatlarının önü üniversitelere kapalı idi. Onlar sadece imam olabilirlerdi, ölü yıkayabilirlerdi. 
Sadece bir alana hapsedilmek onlara ağır geldi, uzun uğraşlar sonunda İmam-Hatip okulları, İmam-Hatip liselerine dönüştürülsün diye eylemler yapıldı, yollara düşülerek elde pankartlar, hak arayışları gerçekleştirildi. Nihayet bir gün   üniversitenin önündeki engel kısmen kaldırıldı. Okul kelimesi lise kelimesine tebdil edildi. Bu değişim kısmen rahatlama getirdi ama yine de üniversite yönetimlerinin imam hatip liselerinden öğrenci alınması meselesi üniversite senatolarının vicdanına mahkûm edilmişti. Nihayet Kemal Bıyıkoğlu adında bir kadirşinas ülke kaderine dokunacak bir kararın uygulayıcısı oldu. Bugün Rahmeti Rahmana kavuşmuş olan bu insanımızın çabalarının “Femen ya’mel miskale zerretin hayran yerah” buyuran Allah’ın takdirinde bu yolda işlenen bütün hayırların çarpan etkisiyle birlikte amel defterinde yer alacağını biliyoruz. Rabbimiz ecrini versin, rahmetiyle muamele etsin.
Üniversite yılları onlar için başka başka badirelerle doldurulmuştu, ülkenin huzur ve refahına kasteden gladyocu mu dersiniz, amerikancı mı dersiniz bir yığın karanlık emelli insanın kaos planları arasında var olma mücadelesi verdiler. Yetmişli yıllarda üniversitede okumak önce hayatta kalmayı öğrenmek anlamına geliyordu. Bu arada okullara devam edebilmek, yerine göre büyük cesaret istiyordu. Hayatta kalabilmek adına verilen mücadelenin yanı sıra bir kısım hainler Anadolu’nun Müslüman olmakla övünen kesimini muhafazakâr diye adlandırmak suretiyle aidiyet zafiyetine uğratıyor, ardından güya muhafazakâr kamuflajlı partilerin şemsiyeleri altında bölük pörçük edebilmeyi beceriyorlardı. 
Erzurum gibi Müslümanlığı ön plana çıkmış bir şehirde sağcı diye tanımladıkları kesimin ülkücü, akıncı ya da MTTB li olarak çatıştırılmasına zemin hazırlayan karanlık emelli insanlar devreye giriyordu. O zamanlar doğunun başbuğu diye adlandırılan belli bir kesimi örgütleme işini üslenmiş olanlar, bu karanlık işlere çanak tutarak, yıllar sonra katıldıkları televizyon programlarında yıllarca nasıl maskeli davranmış olduklarını sergilemekten utanmıyorlardı. Bir taraf Tek yol islam, kanımız aksada zafer islamın, tek önder peygamber sloganları atarken, diğer taraftan muhafazakar Anadolu evlatlarına Başbuğ Türkeş sloganları attırılıyordu. 
Sonra adalet anlayışını, bir sağdan bir de soldan asarak tecelli ettiren netekim paşa riyasetindeki Amerikan gladyosunun neferi olan T.C ordu üniformasına bürünmüş Amerika’nın bizim çocuklar dediği adamları darbeyle ortalığı sütliman ediyordu. Yaşamanın okumaktan çetin olduğu dönemler geride kalmıştı, lakin darbecilerin İslam düşmanlıkları devreye girmek suretiyle yeni bir imtihanın kapısı ardına kadar dayanmıştı. 
Dedelerinin Müslümanlığı maskesiyle insanımıza şirin görünmeye çalışan İslam düşmanı bu adamlar, üniversitelerde baş örtülü öğrenci görmemeye ant içmişlerdi. Öyle ki İslami ilimler fakültesinin dersliklerinde cadı avı gibi baş örtülü avı başlatmışlardı. 
Kâh şöyle, kâh böyle okullarını bitirenler hayat merdivenine adım atıyordu. Artık okumanın semeresi denilecek şekilde diplomaların gereği olarak iş hayatına atılanlar, gittikleri yerlerde hep bir mücadele zeminiyle karşılaşıyorlardı.
MTTB teşkilatı bünyesinde okul sürecinde kazanmış oldukları İslami şuur, onlara Allah için mücadeleyi emrediyordu. Fakat karşılarında “Biz de sizin gibi gençken çok heyecanlıydık ama şartlar öyle değil” cümleleriyle caydırma operasyonu çeken güya geçmiş zaman mücahitlerinin vaz geçirme operasyonlarına maruz kalıyorlar, heyecanları söndürülmeye çalışılıyordu. 
Zaman evlenme zamanı olunca başka bir heyecan bürüdü onları. Müslümanca bir yuva kurmak için kendilerine Müslümanca yaşamada yardımcı olacak yol arkadaşları aradılar. Gün geldi evladü ıyal sahibi oldular. Çocuklarına Rablerini hoşnut edecek isimler koyarak bir kere daha Rablerinin yolunda olduklarını göstermeye çalıştılar. 
Zaman ahir zamandı, fitne dört bir koldan kuşatma operasyonları gerçekleştiriyordu. Bu Müslümanlıkla yoğrulmuş delikanlıları durdurabilmek adına her türlü girişimlerinin önüne setler çekiliyordu. 
Zaman bir filim şeridi gibi akıp gidiyordu, devletin kurumlarında verilen varlık mücadelesinin yanında siyasi arenada verilen İslam mücadelesi ülkenin laiklik kalkanlı İslam düşmanlığı karşısında, yaşları ilerlemiş ve fakat mücadeleden yılmamış bu orta yaş kuşağı mücahitlerini, kader 28 şubatın soğukluğunda bir kez daha laikliğin yılmaz neferleri post modern darbecileriyle karşı karşıya getiriyordu. 
Her bir bahaneyi hortlayan irticanın yok edilmesi adına kullanan bu asker kılıklı adamlar, ülkenin korunması adına alınmış tankları memleketin derin düşünce ufkunun temsilcilerine karşı Sincan’ın caddelerinde yürütüyorlardı. Müslümanlara karşı sıkça ayar yapılması gereken demokrasilerine balans ayarı yaptıkları bu mücadelelerinin bin yıl bile sürebileceği ahkamını kesiyorlardı. 
Bir kere daha şok dalgasıyla karşılaşan memleketin evlatları, siyasetin evrilen yolları arasında darbeci zihniyetle hesaplaşma yoluna giderken birden, önlerine siyasi alanlarda vurulan ket çabalarından farklı bir kulvar açılıyor ve akp ile darbecilerin ve rejimin yılmaz neferlerinin karşı karşıya gelmesinden akp tarafını yükselterek rejimle bir kez daha hesaplaşmaya gidiliyordu.
Yıllar, yıllar yıllar verilen mücadele onların şahsında İslam’ı toplumun nazarında biraz daha görünür hale getirmiş ve İslam şöyle ya da böyle toplumun büyük kesiminin lehinde ya da aleyhinde gündemi olmuştu.  
Allah’ın düşmanlarının adları birbirlerinin kulaklarına fısıldayarak konuşulabilirken, açıktan dile getirilebilme noktasına geliniyordu. Siyasi arenada verilen mücadeleler neticesinde Müslümanların tepesinde Demokles’in kılıcı gibi duran birçok konu zaman içinde eriyerek Müslümanların aleyhine olmaktan çıkıyordu. Kim ne derse desin onlar ömürlerinin baharlarında Allah için çıktıkları yolun ahir denilebilecek kısmına Allah’ın birçok lütfunu önlerine almış bir vaziyette gelmişlerdi. Onlar hangi şart olursa olsun Allah’ın davasına omuz verme sevdasında olanlar olmaları hasebiyle bundan sonra da iyi bir İslam müdafii ve mübelliği olmaya devam edeceklerdi. 
Allah bu mücahitlerin çalışmalarını katında kabul etsin ve kıyamet günü amel defterlerinin sayfaları önlerinde açıldıkça verdikleri mücadelelerini iftiharla okumayı nasip etsin. Amin.

Diğer Haberler

ONLAR
test