Safa Tepesi
SAFA TEPESİ
Muhammedî Davetin dünyaya ilan edildiği mekan,
Hacer’in biricik oğlu İsmail’e Su bulma telaşıyla çıktığı,
Hacıların Hacerin fiilini yad ederek Tırmandığı tepe.
Bir gün Mekkeli kabilelerin adları,
Yankılandı birden, Safa adlı tepeden.
Hepsi geldiler, ne söylenileceğinin merakıyla,
Allah’ın elçisi haykırdı,
Bütün kalbî heyecanıyla.
“Ben size şu dağın arkasında atlılar var desem,
Size saldırmak için bekliyor pusuda.
İnanır mısınız bana ?
Dediler biz senden hiç yalan işitmedik.
İnanırız elbet. Öyleyse size gelecek azabın Habercisiyim ben.
Allah’a kul olunuz, Ben Allah’ın elçisiyim tanıklık ediniz.
Bu şekilde Allah’ın kafirler için Hazırladığı elem verici azabdan kurtulunuz.
Ebu Leheb, ateşin babası,
Sinir küpü; hiddetli adam.
Kuruyasıca elleriyle Aldı yerden taşı,
Savurdu kutlu elçiye.
Dedi bunun için mi topladın bizi ?
O her zaman elçinin ardından dolanacak,
Davet edilenleri kendine göre uyaracak,
Bu benim yeğenim diyecek, Delirdi ne dediğini bilmiyor,
Kavminin insanlarını ikiye bölüyor.
Allah’ın elçisine dünür olma şerefine ermiş
Fakat şerefin izzetin nerede olduğunu bilememiş
Karısıyla birlikte rasule işkenceyi Meziyet edinmiş bu adam
Bedir savaşının akabinde Kahrından gebermiş.
Ölünün defin işlemi bile gerçekleştirilememiş.
Kazılan çukura uzun sırıklarla İtilerek yuvarlanmış.
Elleri kuruyasıca demişti Kutlu elçiye,
Kuruyacak kendi elleri nereden bile.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ تَبَّتْ يَدَا أَبِي لَهَبٍ وَتَبَّ {1} مَا أَغْنَى عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَ {2} سَيَصْلَى نَاراً ذَاتَ لَهَبٍ {3} وَامْرَأَتُهُ حَمَّالَةَ الْحَطَبِ {4} فِي جِيدِهَا حَبْلٌ مِّن مَّسَدٍ {5}
Ebu lehebin elleri kurusun, kurudu da
Ona ne kazandıkları, nede malı fayda vermedi
Kızgın ateşe yaslanacak O ve karısı.
Laf taşıyan dedi koducu kadın.
Boynunda hurma lifinden yapılmış bir İple.