Cennetlikler ve Cehennemlikler

Cennetlikler ve Cehennemliklerin hallerini beyan eden ayetler


“Onların ikisi arasında ( cennet ve cehennem ) bir perde ve a’raf üzerinde de birbirini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennet ehline “ Selamün aleyküm” diye seslenirler. Ki bunlar henüz oraya girmemiş fakat oraya girmeyi şiddetle arzu ederler. ( A’raf, 46)
( Araftakilerin ) gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zamanda : “ Ey Rabbimiz bizi bu zalimler topluluğu ile beraber bulundurma” diye dua ederler.” (A’raf, 47)
( Yine) a’raftakiler simalarıyla tanıdıkları (kafirlerden ileri gelen ) bir takım adamlara seslenerek şöyle derler: “ Ne çokluğunuz ne de devam ede geldiğiniz tekebbürünüz sizi azabdan kurtaramadı.” ( A’ raf, 48 ) 
( A’raftakiler kafirlerin ileri gelenlerine mü’minlerden fakir olanları gösterip ) “ Kendilerini Allah’ ın rahmetine erdirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı idi?” ( Onlara ) “ Girin cennete, size hiçbir korku yoktur ve siz mahzun da olacak değilsiniz” (denilmiştir). ( A’raf, 49 ) 
Cehennemlikler cennet ehline: “ Bize biraz su(yunuzdan) akıtın veya Allah’ın size ihsan ettiği rızıktan verin” diye nida ederler. Onlar (Cennet ehli ise) “ Doğrusu Allah bunları kafirlere haram kılmıştır” derler. (A’raf, 50) 
Allah’ın Rahim sıfatının tecelli edeceği bu günde; kafirlerin nasıl perişan olacaklarını anlatan bu tablo içersinde mutlu tarafta yer alan mü’minlerin vadedilenlere nail olmak gibi bir mutlulukları var. 
Bir taraf vadedilenlere kulak vermiş cazip, fakat aldatıcı dünya zevklerine kanmamış cennetlikler, diğer taraf ise dünyanın cezbesine yenik düşüp gerçek zevkten mahrum kalmış cehennemlikler. 
Dünya hayatını şöyle gözünüzün önünden geçirin bir kere insanların hakkına hukukuna riayet etmeden dünyalıkları iç eden o kafirlerin gözlerini karartan malların kendine bende yaptıkları kafirlere hiçbir faydaları dokunamıyor o günde , aksine azaplarının artmasına sebep oluyorlar. Dünyada kısacık hayatta hesaba katmadıkları Allah’ ın hukuku ve kul hakları hesap gününde başlarına bela olmakta. 
Müminler zevkler itibarıyla Allah’ın sınırlandırmasına kulak verdikleri için kafirler tarafından dünya hayatını yaşamamış gibi kabul edilseler dahi kaybettikleri bir şeyleri olmamış aksine yaratılışlarına uygun bir biçimde ruhlarını ve bedenlerini israf etmedikleri gibi sonsuz mükafatı da kazanmışlardır. 
Ruhların ve bedenlerin israfı nasıl olabilir; İnsan ruhunun tapınma duygusu taşıdığını görmemek mümkün değildir.Bu duygunun amacına uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi ruh sağlığının gerçekleştirilmesi açısından önemlidir. Yüce yaratıcı yarattığı ruhun kendisine ram olması sonucu sükuna ereceğini bildiği için seçenekli olarak bıraktığı hayat labirentinde ona peygamberleri vasıtasıyla doğru yolu göstermektedir. Bütün bunlara rağmen kendi uydurduğu tanrılara tapınanların hayatları huzur ve sükundan yoksundur. Ruhen tatmin olamamış insanların fizik olarak ta rahat olduklarını söylemek mümkün gözükmemektedir.
EBU HÜREYRE ( RA) Rivayetle;
Şöyle demiştir, (Bir defa ) Öteki beriki : “ Ya Rasulallah, kıyamet gününde biz Rabbimiz’i görecek miyiz?” diye sordu. Efendimiz (sav) : “Ayın on dördüncü gecesi görmeye mani hiçbir bulut yokken ay( ı görmek) hususunda şek ve ihtilaf eder misiniz?” Diye sual buyurdu. “ Hayır ya Rasulallah ( bunda ihtilaf etmeyiz )” denince tekrar “Ya görmeye mani hiçbir bulut yokken güneş ( i görebileceğiniz) de şüphe ve ihtilaf eder misiniz?” diye sual buyurdu. ( Yine ) “ Hayır ya Rasulallah ( bunda da ihtilaf etmeyiz)” denince , buyurdu ki “ İşte O’nu siz böyle (açık) göreceksiniz.” Kıyamet gününde insanlar haşr olunacak, ( Rabbimiz Taala ;) “Her kim neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün buyuracak.” Artık kimi güneşin, kimi ay’ın kimi tağutların ardına düşecek. Yalnız bu ümmet içlerinde münafıkları da olduğu halde ( yerinde durup ) kalacak. 
Artık Allah Subhanehu’nun gayrı olmak üzere esnam ve ensab makulelerine ibadet etmiş olanlardan Cehenneme atılmadık kimse kalmaz. Nihayet -iyi olsun, facir olsun, Hak üzere kalan Ehli kitabın kalanları olsun- Allah’ a ibadet etmiş olanlardan başkası kalmayınca Yahudilerden bir kısmı çağrılacak ve kendilerine ; “ Siz kime tapardınız ?” diye sorulacak “ Biz Allah’ın oğlu Uzeyre tapardık diyecekler “ Bunun üzerine onlara denilecek ki, “ Siz yalan söylüyorsunuz. Allah’ u Taala hiçbir eş hiçbir oğul edinmiş değildir. Şimdi söyleyin isteğiniz nedir?” Yahudiler de: “Ya Rab pek susadık bize su ver “ niyazında bulunacaklar. Bu talep üzerine “Haydi , su başına gelmez misiniz? “ diye kendilerine işaret edilecek. Onlar da bir araya getirilip cehenneme doğru sevk edilecekler. O cehennem ateşi ki onların nazarında yalımları bir birini kırıp geçiren serap gibi görünecek ve onu su zannedip bir biri ardınca ateşin içine dökülecekler. 
Sonra Nasranilerden bir takım çağrılıp kendilerine : “Siz kime tapardınız?” diye sorulacak : “Biz Allah’ın oğlu Mesih’e tapardık” diyecekler. Bunun üzerine onlara da denilecek ki , “ Siz yalan söylüyorsunuz, Allah’u Taala hiçbir eş, hiçbir oğul edinmemiştir. Şimdi söyleyiniz istediğiniz nedir?” Hristiyanlar da “Ya Rab pek susadık, bize su ver niyazında bulunacaklar. Bu talep üzerine:”Haydi su başına gelmez misiniz?”diye kendilerine işaret edilecek. Onlarda bir araya getirilip cehennem ateşine doğru sevk edilecekler. O cehennem ateşi ki onların nazarında yalımları bir birini kırıp geçiren serap gibi görünecek ve onu su zannedip peşi peşine ateşin içine dökülecekler.
Allah (cc) onlara (evvelce tanıdıklarından başka bir surette ) gelip: “ Ben sizin Rabbinizim.!” Buyuracak. Onlar Allah’ı bu surette tanımadıkları için : “ Senden Allah’ a sığınırız. Rabbimiz bize geldiğinde biz onu tanırız.” Diyecekler. Allah (cc) onlara ( tanıdıkları surette ) gelip, “ Ben sizin Rabbinizim” buyuracak. Onlar da “ (El Hak ) Sen bizim Rabbimizsin diyecekler. Ve Allah’u Taalanın onları davet buyurması üzerine ona tabi olacaklar. 
Cehenneminde tam ortasına sırat kurulur.Ümmetini (onun üzerinden ) en evvel geçirecek ben olacağım. O gün Rasullerden başka hiç bir kimse (dehşet dolayısıyla) konuşamaz. 
Rasulü (kiram) ın da o günkü kelamı “ Allahümme sellim sellim”, “ Ey Allahım selamet ver selamet ver” den ibaret olacaktır. 
“ Sonra kimi koşarak, kimi yürüyerek geçer derken sonuncuları karnı üstüne sürünerek gider de: “ Ya Rab, beni neden bu kadar geç bıraktın diyecek”, Allau Taala “ Seni bu kadar geç bırakan amelindir.” Buyuracak.”
“ Müminlerin nurları önlerinde ve sağ taraflarında yürür. Müminler: “Ey Rabbimiz şu nurumuzu daha ziyade tamamlayıp parlat ve bize mağfiret et, Sen her şeye kadirsin” diyecekler.”( Tahrim 8 )
“O günde münafık erkek ve kadınlar iman edenlere: “ Aman bizi bekleyin de nurunuzdan biraz istifade edelim” diyecekler. Fakat kendilerine: “Geriye dönün, nuru orada arayın” denilecek. Bunun üzerine müminlerle münafıklar arasına kapısı olan bir sur konacak ki, kapının içinde rahmet dış tarafında azab vardır.” (Hadid 13)
Cehennemde sa’dan dikenlerine benzer çengeller vardır. Sa’dan dikenlerini görmüşlüğünüz var mı? “ Evet vardır” İşte bu çengeller sa’dan dikenlerine benzer. Ancak şu var ki ne kadar büyük olduklarını yalnız Allahu Taala bilir. İşte bunlar insanları kötü amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimi kötü ameli dolayısıyla helak olur,kimi hardal gibi ezim, ezim ezildikten sonra kurtulur.Nihayet Allahu Taala cehennem ehlinden her kimlere rahmet dilemeyi buyurmuşsa (onları çıkaracak. Dünyada iken) Allah’a ibadet etmiş olanları çıkarmalarını meleklere emredecek, onlarda onları çıkaracaktır.(melekler) onları secde eserlerinden tanıyacaklardır. Ve (işte onlar öylece) çıkarılacaklardır. Allah’u Taala secde eserini yemeyi cehennneme haram kılmıştır. Binaen aleyh adem oğlunun bütününü ateş yer de, yalnız secde mahallerini yiyemez. 
Nefsim yed’i kudretinde olan Allah’a yemin olsun ki, bu günkü günde apaşikar olmuş hakkını kurtarmak için hiç birinin yalvarıp yakarması, o dehşetli günde âsî mü’min kardeşleri arasından çıkıp necat bulan mü’minler’in kalanlar için Cebbarı Zülcelal hazretlerine yalvarıp yakarmasına benzemez. Diyeceklerdir ki, “Ey Rabbimiz bu kalanlar bizim kardeşlerimizdir. Bizimle beraber namaz kılar, oruç tutar, hacceder, har türlü ameli salihi yaparlardı.” Allah’u Taala “Haydin gidin, kalbinde bir dinar ağırlığında iman ve yakîn olan her kimi bulursanız,çıkarın.”Buyuracak.Hak taala onların suretlerini yakmayı ateşe haram kılacaktır. Artık bu şefaatçiler, kimi ayağının üstüne kimi de yarı inciğine kadar ateşe gömülerek içeriye dalacaklardır. Tanıdıklarını çıkarıp dönecekler..........
Bunlar ateşten kavrulup kapkara olarak çıkarılacaklar. Üzerlerine âbı hayat dökülecek de sel uğrağında biten yabani reyhan tohumları nasıl çabuk biterse(yeniden) öylece biteceklerdir. Sonra Allah’u Taala kulları arasında (hüküm ve) kazayı sona erdirir. (Ancak) Cennet ve cehennem arasında yüzünü ateşe dönük bir kimse kalır ki, o cennete girecek ehli narın sonuncusu olacaktır. ( O kimse ) “ Ya Rab, yüzümü ateşten döndür. Kokusu beni zehirleyip duruyor, yalımı beni yakıp duruyor” diyecek. (Allah) ona diyecek ki; “ Bu senin dediğin yapılacak olursa, acaba başka bir şey (daha) isteyecek misin?”, O ise: “ İzzetine yemin olsun ki hayır!” diyecek. Ve Allah’ u Taalaya meşiyyeti İlahisi taalluk eden sözü verecek. ( Ondan sonra) Allah (cc) onun yüzünü cehennem tarafından (Cennet tarafına) çevirecek. (Fakat önce istemekten haya edip) Allah’ ın dilediği kadar sükut ettikten sonra “Ya Rab beni cennetin kapısına yanaştır” diyecek. Allah’ u Taala da “ Evvelce istediğinden başka bir şey istemeyeceğine söz vermiş değil miydin?” diyecek. O da “ Ya Rab mahlukatının en bedbahtı ben olmayayım” cevabını verecek.Bunun üzerine Allah (cc) “ Bunu da verirsem başka bir şey istemeyecek misin?” diyecek. O da “( Celal ve) izzetine kasem olsun ki hayır, bundan başka bir şey isteyecek değilim.” Cevabını verecek. Ve Rabbine dilediği ahdi misakı verdikten sonra Rabbi onu cennetin kapısına yaklaştıracak.( O kimse ) Cennet kapısına varıp ta ondaki revnak ve letafeti ve içindeki nadret ve süruru görünce ( yine utanıp) Allah’ ın dilediği kadar sükut edecek. Sonra “ Ya Rab beni içeriye sok” diyecek. Allah (cc) “Allah layığını versin ey Adem oğlu sen ne sözünde doymaz kimsesin! Sen verdiğimden başka( hiç) bir şey istemeyeceğine ( daha evvel) ahdü misak vermedi değil mi idin?” buyuracak. O da “Ya Rab ( demek ki) mahlukatının en bedbahtı ben olacağım” diyecek. ( Bu söz üzerine dua ve niyazını tekrar ede, ede nihayet) Allah ‘ u Taala ona gülecek ve cennete girmesine müsaade edecek. ( Oraya alırken de) O’na “Temenni et” buyuracak. O da( uzun boylu) temennilerde bulunacak. Nihayet dilekleri kesilince Allah’u Taala “Şunu da, bunu da, şunu da , bunu da iste” buyuracak ki Allah istenecekleri aklına getirecek. Nihayet bu türlü dileklerinin kaffesi kesilince, Allah’ u Taala “Bunların hepsi ve bir o kadar dahası (hep) senindir” buyuracak. 
Ahiret yurdu; hiçbir iltimasın ve haksızlığın bulunmadığı, kimseye bir hurma iplikçiği kadar zulmedilmeyen ve zerre miktar hayrın, ve zerre miktar şerrin karşılıksız kalmayacağı Allah’ın ceza, yani karşılıkların yurdu olarak yarattığı mekan. 
İman edenler dünya hayatında sadece nefislerinin, arzularının bir kısmına dur demiş ki bunlar zaten yapılsaydı onları insanlıktan çıkaracak ve dünyayı ve insanlığı israf etmiş olacaklardı. Nitekim dünya hayatında nefislerinin süfli emelleri peşinde koşanlar akıllarının kontrolünden çıktıklarında kendileri dahi kendilerini tanıyamayacak duruma gelmektedirler. 
Dünyayı çılgınca kullananların akıbetlerinin ne olduğunu burada anlatmaya gerek yok sanırım,çünkü onların nasıl bir dünyalık akıbete düçar olduklarını gazetelerden ve tv haberlerinden izlemekteyiz.
İnananlar mükafatların en güzeline layık olacaklardır. Bu da Allah’ın rızasına ve Cemaline kavuşmaktır.Ölüm iman konusunda zaaf halinde bulunan insanlara zor bir hadisedir.Dünya hayatı bu insanların etrafını kuşattığı için dünyadan ve dünyalıklardan ayrılmak onlara zor gelir. Oysa ölümle birlikte dünyalıklardan ve dünyalık dostlardan ayrılırken Allah’a O’nun sevgili peygamberi Muhammed (as)e ve hayatlarını gıpta ile okuduğumuz sahabilerine ve daha nice güzelliklere kavuşmak mümkün olacaktır. Bunları düşünerek ölüme hazır bir hayat yaşamak ancak öldükten sonraki hayata tam, yakîn bir imanla inananlar için mümkündür. Allah (cc) Kerim olan kitabında mü’minleri anlatırken ahirete kesin bir şekilde yakînen görerek iman etmiş kimseler olarak vasıflandırmaktadır. Ahireti yakînen görenlerin dünyaya bakışlarının nasıl olacağını uzun, uzun anlatmaya gerek yoktur, ama şunu söylersek meramımızı anlatmış oluruz sanırım; dünya hayatı imtihan alanıdır, hayatın yaşanmasının gerekleri vardır, bunlar yerine getirilirken dünyalıklar edinilmelidir, kullanılmalıdır ama insan eşyanın önünde kullanılan pozisyonuna düşürülmemelidir. Dünya elde tutulmalı, kalbe yerleştirilmemeli, ellerimizle yaptıklarımıza tapar vaziyete asla düşmemeliyiz.
Ahiret yurdu iki yüzlü, maskeli hayatı tercih edenlerin foyalarının ortaya çıkarıldığı mekan. “Allah’ı ve mü’minleri aldatırlar. Bilmezler ki ancak kendi nefislerini aldatırlar”(Bakara, 9) Dünya hayatında insanların, yüzeysel dostlukların olduğu dünyalık cemaatlerin içinde kendilerine olan yalancı güvenle cesaret bularak inananlara karşı kurdukları tuzaklarını, oluşturdukları komplolarını, gerçek sanarak yaptıkları hareketleri bilirsiniz. Oysa menfaate dayalı sahte dostlukların mevcut bulunduğu bu cemaatlerde her türlü ilişki çıkar anlayışına dayalıdır ve çıkarların çatıştığı her yerde birbirilerini terkedecek bir yapıya sahiptirler.Dünya hayatında yaşayageldikleri bu atmosferi ahiret yurdunda da yaşayacak ve kısa sürede birbirlerini satacaklardır.
“Üzerlerine azab vacib olanlar şöyle diyecektir: “-Ey rabbimiz! İşte şu düşükler, azdırdığımız kimseler. Biz nasıl azmışsak onları da öyle azdırdık.Onların seçtiği küfürden beri olup sana döndük. Aslında onlar bize tapmıyorlardı. (Ancak hevalarına uyuyorlardı)” (Kasas 63)
“......... fakat sen o zalimleri Rablerinin huzurunda durdurulurlarken sözü birbirlerine çevirerek, düşükler o büyüklük taslayanlara: “- Siz olmasaydınız, muhakkak biz iman ederdik.” Dedikleri zaman bir göreydin.”
“Büyüklük taslayanlar düşüklere “-Size hidayet geldikten sonra , sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır siz kendiniz suçlu idiniz.”
“O düşükler de büyüklük taslayanlara:”-Hayır gece gündüz bizi aldatıyordunuz. Çünkü siz bize Allah’ı inkar etmemizi, O’na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz..”derler. Azabı gördükleri zaman içlerinden pişmanlık getirirler.Biz de o kafirlerin boyunlarıma demirden laleler vururuz. Onlar ancak yaptıklarının cezasını çekerler.”(Sebe’ 31-33)
“O zaman küfür öncülerinin arkasında gidenler görecekler ki , arkalarını dönüp uydukları kimseler kendilerinden hızla uzaklaşmıştır. Hepsi o azabı görmüştür ve aralarında ki bağlar parçalanıp kopmuştur.”
“Ve öncülere tabi olanlar da şöyle demektedir. “-Ah bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onlar bizden ayrılıp uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık.”İşte böylece Allah onların bütün yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar halinde gösterecektir; ve onlar ateşten de çıkacak değillerdir.”(Bakara 166-167)
Kıyamet günü, insanın acziyetini bütün hücrelerinde ve benliğinde en derin şekilde hissedeceği dehşet günü. Dünyada iken kendilerini gücün timsali olarak görenler, insanların önlerindeki eğilmelerine kapılarak tanrılık iddiasında bulunanlar, insanların saflığını istismar ederek onları aldatmayı uyanıklık olarak görenler,nerede? O günde hepsi telaş içinde kurtuluş yollarını arıyorlar. Kabirlerinden çıkmışlar yollarını bulabilmek için dünyada değer vermedikleri aldattıklarını sandıkları mü’minlerden yardım istiyorlar. Ama o gün öyle bir gün ki Allah’ın izin verdikleri dışında kimse Allah’ın izin verdiklerinden başkasına yardımcı olamayacak. Ne garip bir durum dünya hayatında sürekli olarak küçük gördükleri değer vermedikleri,arkalarından sürekli komplo kurdukları mü’minler o günde onlardan daha değerli bir pozisyonda ve o münafıklar onlara muhtaç hissediyorlar kendilerini
“Aman bizi biraz bekleyin de nurunuzdan biraz istifade edelim.”
Kendilerini müstağni gördükleri karşısında burunları sürtülmüş bir vaziyette onlardan yardım isteyecek durumda görmek, dünya hayatında olsaydı nefislerine ne kadar ağır gelirdi acaba. Fakat kimsenin kimseye bakmaya yüzü olmadığı o günde kendi can telaşları içinde kurtuluşun yollarını arama konusundaki mecburiyetleri onları kurtarmayacaktır.Çünkü o günde kafirlere asla merhamet yoktur.
Münafıkların dünyada değer vermedikleri mü’minlerin onlara verdikleri cevap yine dünyaya bir gönderme şeklinde oluyor;
“Geriye dönün ışığınızı orada arayın.”
Öyle ya siz bu gün bulamadığınız ışığınızı oluşturacak hayatı dünyada yaşamadınız ki, bu gün sizin önünüzü ziyalandıracak ışığın yakıtı olan iman ateşini gönlünüze düşürmediniz ve onu güçlendirecek ameli salihi luzumsuz gördünüz.Ve bu gün sizin için kaçınılmaz akıbet karanlıklarda kalmaktır.

18. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (haşr)
24.O gün dilleri,elleri ve ayakları, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir. 
25. O gün Allah onlara gerçek cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah'ın apaçık gerçek olduğunu anlayacaklardır. (Nur)
65. O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder. (Yasin)
21. Derilerine: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? derler. Onlar da: Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O'na döndürülüyorsunuz, derler. 
22. Siz ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz. 
23. Rabbiniz hakkında beslediğiniz zan var ya, işte sizi o mahvetti ve ziyana uğrayanlardan oldunuz. (Fussilet)
49. Kitap ortaya konmuştur: Suçluların, onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. "Vay halimize! derler, bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın (yaptıklarımızın) hepsini sayıp dökmüş!" BöyIece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf)
19. Kitabı sağ tarafından verilen:" Alın, kitabımı okuyun" der. 
20." Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum." 
21. Artık o, hoşnut kalacağı bir hayat içindedir, 
22. Yüce bir cennette, 
23. Meyveleri sarkmış halde. 


24. (Onlara denir ki:) Geçmiş günlerde işlediklerinize (iyi amellerinize) karşılık, âfiyetle yeyin, için. (Hakka)Cennetlikler cehennemliklere: “Rabbimizin bize vadettiğini hak bulduk. Siz de Rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar da “ Evet” derler. Bunun üzerine aralarında bir münadi ( Hz İsrafil ) (as) “ Allah’ ın laneti zulmedenlere olsun” diye çağırır.” ( Araf, 44) 


“Onların ikisi arasında ( cennet ve cehennem ) bir perde ve a’raf üzerinde de birbirini yüzlerinden tanıyan adamlar vardır. Cennet ehline “ Selamün aleyküm” diye seslenirler. Ki bunlar henüz oraya girmemiş fakat oraya girmeyi şiddetle arzu ederler. ( A’raf, 46)
( Araftakilerin ) gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zamanda : “ Ey Rabbimiz bizi bu zalimler topluluğu ile beraber bulundurma” diye dua ederler.” (A’raf, 47)
( Yine) a’raftakiler simalarıyla tanıdıkları (kafirlerden ileri gelen ) bir takım adamlara seslenerek şöyle derler: “ Ne çokluğunuz ne de devam ede geldiğiniz tekebbürünüz sizi azabdan kurtaramadı.” ( A’ raf, 48 ) 
( A’raftakiler kafirlerin ileri gelenlerine mü’minlerden fakir olanları gösterip ) “ Kendilerini Allah’ ın rahmetine erdirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı idi?” ( Onlara ) “ Girin cennete, size hiçbir korku yoktur ve siz mahzun da olacak değilsiniz” (denilmiştir). ( A’raf, 49 ) 
Cehennemlikler cennet ehline: “ Bize biraz su(yunuzdan) akıtın veya Allah’ın size ihsan ettiği rızıktan verin” diye nida ederler. Onlar (Cennet ehli ise) “ Doğrusu Allah bunları kafirlere haram kılmıştır” derler. (A’raf, 50) 
Allah’ın Rahim sıfatının tecelli edeceği bu günde; kafirlerin nasıl perişan olacaklarını anlatan bu tablo içersinde mutlu tarafta yer alan mü’minlerin vadedilenlere nail olmak gibi bir mutlulukları var. 
Bir taraf vadedilenlere kulak vermiş cazip, fakat aldatıcı dünya zevklerine kanmamış cennetlikler, diğer taraf ise dünyanın cezbesine yenik düşüp gerçek zevkten mahrum kalmış cehennemlikler. 
Dünya hayatını şöyle gözünüzün önünden geçirin bir kere insanların hakkına hukukuna riayet etmeden dünyalıkları iç eden o kafirlerin gözlerini karartan malların kendine bende yaptıkları kafirlere hiçbir faydaları dokunamıyor o günde , aksine azaplarının artmasına sebep oluyorlar. Dünyada kısacık hayatta hesaba katmadıkları Allah’ ın hukuku ve kul hakları hesap gününde başlarına bela olmakta. 
Müminler zevkler itibarıyla Allah’ın sınırlandırmasına kulak verdikleri için kafirler tarafından dünya hayatını yaşamamış gibi kabul edilseler dahi kaybettikleri bir şeyleri olmamış aksine yaratılışlarına uygun bir biçimde ruhlarını ve bedenlerini israf etmedikleri gibi sonsuz mükafatı da kazanmışlardır. 
Ruhların ve bedenlerin israfı nasıl olabilir; İnsan ruhunun tapınma duygusu taşıdığını görmemek mümkün değildir.Bu duygunun amacına uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi ruh sağlığının gerçekleştirilmesi açısından önemlidir. Yüce yaratıcı yarattığı ruhun kendisine ram olması sonucu sükuna ereceğini bildiği için seçenekli olarak bıraktığı hayat labirentinde ona peygamberleri vasıtasıyla doğru yolu göstermektedir. Bütün bunlara rağmen kendi uydurduğu tanrılara tapınanların hayatları huzur ve sükundan yoksundur. Ruhen tatmin olamamış insanların fizik olarak ta rahat olduklarını söylemek mümkün gözükmemektedir.
EBU HÜREYRE ( RA) Rivayetle;
Şöyle demiştir, (Bir defa ) Öteki beriki : “ Ya Rasulallah, kıyamet gününde biz Rabbimiz’i görecek miyiz?” diye sordu. Efendimiz (sav) : “Ayın on dördüncü gecesi görmeye mani hiçbir bulut yokken ay( ı görmek) hususunda şek ve ihtilaf eder misiniz?” Diye sual buyurdu. “ Hayır ya Rasulallah ( bunda ihtilaf etmeyiz )” denince tekrar “Ya görmeye mani hiçbir bulut yokken güneş ( i görebileceğiniz) de şüphe ve ihtilaf eder misiniz?” diye sual buyurdu. ( Yine ) “ Hayır ya Rasulallah ( bunda da ihtilaf etmeyiz)” denince , buyurdu ki “ İşte O’nu siz böyle (açık) göreceksiniz.” Kıyamet gününde insanlar haşr olunacak, ( Rabbimiz Taala ;) “Her kim neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün buyuracak.” Artık kimi güneşin, kimi ay’ın kimi tağutların ardına düşecek. Yalnız bu ümmet içlerinde münafıkları da olduğu halde ( yerinde durup ) kalacak. 
Artık Allah Subhanehu’nun gayrı olmak üzere esnam ve ensab makulelerine ibadet etmiş olanlardan Cehenneme atılmadık kimse kalmaz. Nihayet -iyi olsun, facir olsun, Hak üzere kalan Ehli kitabın kalanları olsun- Allah’ a ibadet etmiş olanlardan başkası kalmayınca Yahudilerden bir kısmı çağrılacak ve kendilerine ; “ Siz kime tapardınız ?” diye sorulacak “ Biz Allah’ın oğlu Uzeyre tapardık diyecekler “ Bunun üzerine onlara denilecek ki, “ Siz yalan söylüyorsunuz. Allah’ u Taala hiçbir eş hiçbir oğul edinmiş değildir. Şimdi söyleyin isteğiniz nedir?” Yahudiler de: “Ya Rab pek susadık bize su ver “ niyazında bulunacaklar. Bu talep üzerine “Haydi , su başına gelmez misiniz? “ diye kendilerine işaret edilecek. Onlar da bir araya getirilip cehenneme doğru sevk edilecekler. O cehennem ateşi ki onların nazarında yalımları bir birini kırıp geçiren serap gibi görünecek ve onu su zannedip bir biri ardınca ateşin içine dökülecekler. 
Sonra Nasranilerden bir takım çağrılıp kendilerine : “Siz kime tapardınız?” diye sorulacak : “Biz Allah’ın oğlu Mesih’e tapardık” diyecekler. Bunun üzerine onlara da denilecek ki , “ Siz yalan söylüyorsunuz, Allah’u Taala hiçbir eş, hiçbir oğul edinmemiştir. Şimdi söyleyiniz istediğiniz nedir?” Hristiyanlar da “Ya Rab pek susadık, bize su ver niyazında bulunacaklar. Bu talep üzerine:”Haydi su başına gelmez misiniz?”diye kendilerine işaret edilecek. Onlarda bir araya getirilip cehennem ateşine doğru sevk edilecekler. O cehennem ateşi ki onların nazarında yalımları bir birini kırıp geçiren serap gibi görünecek ve onu su zannedip peşi peşine ateşin içine dökülecekler.
Allah (cc) onlara (evvelce tanıdıklarından başka bir surette ) gelip: “ Ben sizin Rabbinizim.!” Buyuracak. Onlar Allah’ı bu surette tanımadıkları için : “ Senden Allah’ a sığınırız. Rabbimiz bize geldiğinde biz onu tanırız.” Diyecekler. Allah (cc) onlara ( tanıdıkları surette ) gelip, “ Ben sizin Rabbinizim” buyuracak. Onlar da “ (El Hak ) Sen bizim Rabbimizsin diyecekler. Ve Allah’u Taalanın onları davet buyurması üzerine ona tabi olacaklar. 
Cehenneminde tam ortasına sırat kurulur.Ümmetini (onun üzerinden ) en evvel geçirecek ben olacağım. O gün Rasullerden başka hiç bir kimse (dehşet dolayısıyla) konuşamaz. 
Rasulü (kiram) ın da o günkü kelamı “ Allahümme sellim sellim”, “ Ey Allahım selamet ver selamet ver” den ibaret olacaktır. 
“ Sonra kimi koşarak, kimi yürüyerek geçer derken sonuncuları karnı üstüne sürünerek gider de: “ Ya Rab, beni neden bu kadar geç bıraktın diyecek”, Allau Taala “ Seni bu kadar geç bırakan amelindir.” Buyuracak.”
“ Müminlerin nurları önlerinde ve sağ taraflarında yürür. Müminler: “Ey Rabbimiz şu nurumuzu daha ziyade tamamlayıp parlat ve bize mağfiret et, Sen her şeye kadirsin” diyecekler.”( Tahrim 8 )
“O günde münafık erkek ve kadınlar iman edenlere: “ Aman bizi bekleyin de nurunuzdan biraz istifade edelim” diyecekler. Fakat kendilerine: “Geriye dönün, nuru orada arayın” denilecek. Bunun üzerine müminlerle münafıklar arasına kapısı olan bir sur konacak ki, kapının içinde rahmet dış tarafında azab vardır.” (Hadid 13)
Cehennemde sa’dan dikenlerine benzer çengeller vardır. Sa’dan dikenlerini görmüşlüğünüz var mı? “ Evet vardır” İşte bu çengeller sa’dan dikenlerine benzer. Ancak şu var ki ne kadar büyük olduklarını yalnız Allahu Taala bilir. İşte bunlar insanları kötü amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimi kötü ameli dolayısıyla helak olur,kimi hardal gibi ezim, ezim ezildikten sonra kurtulur.Nihayet Allahu Taala cehennem ehlinden her kimlere rahmet dilemeyi buyurmuşsa (onları çıkaracak. Dünyada iken) Allah’a ibadet etmiş olanları çıkarmalarını meleklere emredecek, onlarda onları çıkaracaktır.(melekler) onları secde eserlerinden tanıyacaklardır. Ve (işte onlar öylece) çıkarılacaklardır. Allah’u Taala secde eserini yemeyi cehennneme haram kılmıştır. Binaen aleyh adem oğlunun bütününü ateş yer de, yalnız secde mahallerini yiyemez. 
Nefsim yed’i kudretinde olan Allah’a yemin olsun ki, bu günkü günde apaşikar olmuş hakkını kurtarmak için hiç birinin yalvarıp yakarması, o dehşetli günde âsî mü’min kardeşleri arasından çıkıp necat bulan mü’minler’in kalanlar için Cebbarı Zülcelal hazretlerine yalvarıp yakarmasına benzemez. Diyeceklerdir ki, “Ey Rabbimiz bu kalanlar bizim kardeşlerimizdir. Bizimle beraber namaz kılar, oruç tutar, hacceder, har türlü ameli salihi yaparlardı.” Allah’u Taala “Haydin gidin, kalbinde bir dinar ağırlığında iman ve yakîn olan her kimi bulursanız,çıkarın.”Buyuracak.Hak taala onların suretlerini yakmayı ateşe haram kılacaktır. Artık bu şefaatçiler, kimi ayağının üstüne kimi de yarı inciğine kadar ateşe gömülerek içeriye dalacaklardır. Tanıdıklarını çıkarıp dönecekler..........
Bunlar ateşten kavrulup kapkara olarak çıkarılacaklar. Üzerlerine âbı hayat dökülecek de sel uğrağında biten yabani reyhan tohumları nasıl çabuk biterse(yeniden) öylece biteceklerdir. Sonra Allah’u Taala kulları arasında (hüküm ve) kazayı sona erdirir. (Ancak) Cennet ve cehennem arasında yüzünü ateşe dönük bir kimse kalır ki, o cennete girecek ehli narın sonuncusu olacaktır. ( O kimse ) “ Ya Rab, yüzümü ateşten döndür. Kokusu beni zehirleyip duruyor, yalımı beni yakıp duruyor” diyecek. (Allah) ona diyecek ki; “ Bu senin dediğin yapılacak olursa, acaba başka bir şey (daha) isteyecek misin?”, O ise: “ İzzetine yemin olsun ki hayır!” diyecek. Ve Allah’ u Taalaya meşiyyeti İlahisi taalluk eden sözü verecek. ( Ondan sonra) Allah (cc) onun yüzünü cehennem tarafından (Cennet tarafına) çevirecek. (Fakat önce istemekten haya edip) Allah’ ın dilediği kadar sükut ettikten sonra “Ya Rab beni cennetin kapısına yanaştır” diyecek. Allah’ u Taala da “ Evvelce istediğinden başka bir şey istemeyeceğine söz vermiş değil miydin?” diyecek. O da “ Ya Rab mahlukatının en bedbahtı ben olmayayım” cevabını verecek.Bunun üzerine Allah (cc) “ Bunu da verirsem başka bir şey istemeyecek misin?” diyecek. O da “( Celal ve) izzetine kasem olsun ki hayır, bundan başka bir şey isteyecek değilim.” Cevabını verecek. Ve Rabbine dilediği ahdi misakı verdikten sonra Rabbi onu cennetin kapısına yaklaştıracak.( O kimse ) Cennet kapısına varıp ta ondaki revnak ve letafeti ve içindeki nadret ve süruru görünce ( yine utanıp) Allah’ ın dilediği kadar sükut edecek. Sonra “ Ya Rab beni içeriye sok” diyecek. Allah (cc) “Allah layığını versin ey Adem oğlu sen ne sözünde doymaz kimsesin! Sen verdiğimden başka( hiç) bir şey istemeyeceğine ( daha evvel) ahdü misak vermedi değil mi idin?” buyuracak. O da “Ya Rab ( demek ki) mahlukatının en bedbahtı ben olacağım” diyecek. ( Bu söz üzerine dua ve niyazını tekrar ede, ede nihayet) Allah ‘ u Taala ona gülecek ve cennete girmesine müsaade edecek. ( Oraya alırken de) O’na “Temenni et” buyuracak. O da( uzun boylu) temennilerde bulunacak. Nihayet dilekleri kesilince Allah’u Taala “Şunu da, bunu da, şunu da , bunu da iste” buyuracak ki Allah istenecekleri aklına getirecek. Nihayet bu türlü dileklerinin kaffesi kesilince, Allah’ u Taala “Bunların hepsi ve bir o kadar dahası (hep) senindir” buyuracak. 
Ahiret yurdu; hiçbir iltimasın ve haksızlığın bulunmadığı, kimseye bir hurma iplikçiği kadar zulmedilmeyen ve zerre miktar hayrın, ve zerre miktar şerrin karşılıksız kalmayacağı Allah’ın ceza, yani karşılıkların yurdu olarak yarattığı mekan. 
İman edenler dünya hayatında sadece nefislerinin, arzularının bir kısmına dur demiş ki bunlar zaten yapılsaydı onları insanlıktan çıkaracak ve dünyayı ve insanlığı israf etmiş olacaklardı. Nitekim dünya hayatında nefislerinin süfli emelleri peşinde koşanlar akıllarının kontrolünden çıktıklarında kendileri dahi kendilerini tanıyamayacak duruma gelmektedirler. 
Dünyayı çılgınca kullananların akıbetlerinin ne olduğunu burada anlatmaya gerek yok sanırım,çünkü onların nasıl bir dünyalık akıbete düçar olduklarını gazetelerden ve tv haberlerinden izlemekteyiz.
İnananlar mükafatların en güzeline layık olacaklardır. Bu da Allah’ın rızasına ve Cemaline kavuşmaktır.Ölüm iman konusunda zaaf halinde bulunan insanlara zor bir hadisedir.Dünya hayatı bu insanların etrafını kuşattığı için dünyadan ve dünyalıklardan ayrılmak onlara zor gelir. Oysa ölümle birlikte dünyalıklardan ve dünyalık dostlardan ayrılırken Allah’a O’nun sevgili peygamberi Muhammed (as)e ve hayatlarını gıpta ile okuduğumuz sahabilerine ve daha nice güzelliklere kavuşmak mümkün olacaktır. Bunları düşünerek ölüme hazır bir hayat yaşamak ancak öldükten sonraki hayata tam, yakîn bir imanla inananlar için mümkündür. Allah (cc) Kerim olan kitabında mü’minleri anlatırken ahirete kesin bir şekilde yakînen görerek iman etmiş kimseler olarak vasıflandırmaktadır. Ahireti yakînen görenlerin dünyaya bakışlarının nasıl olacağını uzun, uzun anlatmaya gerek yoktur, ama şunu söylersek meramımızı anlatmış oluruz sanırım; dünya hayatı imtihan alanıdır, hayatın yaşanmasının gerekleri vardır, bunlar yerine getirilirken dünyalıklar edinilmelidir, kullanılmalıdır ama insan eşyanın önünde kullanılan pozisyonuna düşürülmemelidir. Dünya elde tutulmalı, kalbe yerleştirilmemeli, ellerimizle yaptıklarımıza tapar vaziyete asla düşmemeliyiz.
Ahiret yurdu iki yüzlü, maskeli hayatı tercih edenlerin foyalarının ortaya çıkarıldığı mekan. “Allah’ı ve mü’minleri aldatırlar. Bilmezler ki ancak kendi nefislerini aldatırlar”(Bakara, 9) Dünya hayatında insanların, yüzeysel dostlukların olduğu dünyalık cemaatlerin içinde kendilerine olan yalancı güvenle cesaret bularak inananlara karşı kurdukları tuzaklarını, oluşturdukları komplolarını, gerçek sanarak yaptıkları hareketleri bilirsiniz. Oysa menfaate dayalı sahte dostlukların mevcut bulunduğu bu cemaatlerde her türlü ilişki çıkar anlayışına dayalıdır ve çıkarların çatıştığı her yerde birbirilerini terkedecek bir yapıya sahiptirler.Dünya hayatında yaşayageldikleri bu atmosferi ahiret yurdunda da yaşayacak ve kısa sürede birbirlerini satacaklardır.
“Üzerlerine azab vacib olanlar şöyle diyecektir: “-Ey rabbimiz! İşte şu düşükler, azdırdığımız kimseler. Biz nasıl azmışsak onları da öyle azdırdık.Onların seçtiği küfürden beri olup sana döndük. Aslında onlar bize tapmıyorlardı. (Ancak hevalarına uyuyorlardı)” (Kasas 63)
“......... fakat sen o zalimleri Rablerinin huzurunda durdurulurlarken sözü birbirlerine çevirerek, düşükler o büyüklük taslayanlara: “- Siz olmasaydınız, muhakkak biz iman ederdik.” Dedikleri zaman bir göreydin.”
“Büyüklük taslayanlar düşüklere “-Size hidayet geldikten sonra , sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır siz kendiniz suçlu idiniz.”
“O düşükler de büyüklük taslayanlara:”-Hayır gece gündüz bizi aldatıyordunuz. Çünkü siz bize Allah’ı inkar etmemizi, O’na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz..”derler. Azabı gördükleri zaman içlerinden pişmanlık getirirler.Biz de o kafirlerin boyunlarıma demirden laleler vururuz. Onlar ancak yaptıklarının cezasını çekerler.”(Sebe’ 31-33)
“O zaman küfür öncülerinin arkasında gidenler görecekler ki , arkalarını dönüp uydukları kimseler kendilerinden hızla uzaklaşmıştır. Hepsi o azabı görmüştür ve aralarında ki bağlar parçalanıp kopmuştur.”
“Ve öncülere tabi olanlar da şöyle demektedir. “-Ah bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onlar bizden ayrılıp uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık.”İşte böylece Allah onların bütün yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar halinde gösterecektir; ve onlar ateşten de çıkacak değillerdir.”(Bakara 166-167)
Kıyamet günü, insanın acziyetini bütün hücrelerinde ve benliğinde en derin şekilde hissedeceği dehşet günü. Dünyada iken kendilerini gücün timsali olarak görenler, insanların önlerindeki eğilmelerine kapılarak tanrılık iddiasında bulunanlar, insanların saflığını istismar ederek onları aldatmayı uyanıklık olarak görenler,nerede? O günde hepsi telaş içinde kurtuluş yollarını arıyorlar. Kabirlerinden çıkmışlar yollarını bulabilmek için dünyada değer vermedikleri aldattıklarını sandıkları mü’minlerden yardım istiyorlar. Ama o gün öyle bir gün ki Allah’ın izin verdikleri dışında kimse Allah’ın izin verdiklerinden başkasına yardımcı olamayacak. Ne garip bir durum dünya hayatında sürekli olarak küçük gördükleri değer vermedikleri,arkalarından sürekli komplo kurdukları mü’minler o günde onlardan daha değerli bir pozisyonda ve o münafıklar onlara muhtaç hissediyorlar kendilerini
“Aman bizi biraz bekleyin de nurunuzdan biraz istifade edelim.”
Kendilerini müstağni gördükleri karşısında burunları sürtülmüş bir vaziyette onlardan yardım isteyecek durumda görmek, dünya hayatında olsaydı nefislerine ne kadar ağır gelirdi acaba. Fakat kimsenin kimseye bakmaya yüzü olmadığı o günde kendi can telaşları içinde kurtuluşun yollarını arama konusundaki mecburiyetleri onları kurtarmayacaktır.Çünkü o günde kafirlere asla merhamet yoktur.
Münafıkların dünyada değer vermedikleri mü’minlerin onlara verdikleri cevap yine dünyaya bir gönderme şeklinde oluyor;
“Geriye dönün ışığınızı orada arayın.”
Öyle ya siz bu gün bulamadığınız ışığınızı oluşturacak hayatı dünyada yaşamadınız ki, bu gün sizin önünüzü ziyalandıracak ışığın yakıtı olan iman ateşini gönlünüze düşürmediniz ve onu güçlendirecek ameli salihi luzumsuz gördünüz.Ve bu gün sizin için kaçınılmaz akıbet karanlıklarda kalmaktır.

18. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (haşr)
24.O gün dilleri,elleri ve ayakları, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir. 
25. O gün Allah onlara gerçek cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah'ın apaçık gerçek olduğunu anlayacaklardır. (Nur)
65. O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder. (Yasin)
21. Derilerine: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? derler. Onlar da: Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O'na döndürülüyorsunuz, derler. 
22. Siz ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz. 
23. Rabbiniz hakkında beslediğiniz zan var ya, işte sizi o mahvetti ve ziyana uğrayanlardan oldunuz. (Fussilet)
49. Kitap ortaya konmuştur: Suçluların, onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. "Vay halimize! derler, bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın (yaptıklarımızın) hepsini sayıp dökmüş!" BöyIece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf)
19. Kitabı sağ tarafından verilen:" Alın, kitabımı okuyun" der. 
20." Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum." 
21. Artık o, hoşnut kalacağı bir hayat içindedir, 
22. Yüce bir cennette, 
23. Meyveleri sarkmış halde. 
24. (Onlara denir ki:) Geçmiş günlerde işlediklerinize (iyi amellerinize) karşılık, âfiyetle yeyin, için. (Hakka)Cennetlikler cehennemliklere: “Rabbimizin bize vadettiğini hak bulduk. Siz de Rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar da “ Evet” derler. Bunun üzerine aralarında bir münadi ( Hz İsrafil ) (as) “ Allah’ ın laneti zulmedenlere olsun” diye çağırır.” ( Araf, 44) 

Diğer Haberler