DÖNGÜ

DÖNGÜ

 Mehmet Ayman ([email protected])

 

“Göklerde ve yerde kim (ve ne) varsa O (Allah)'ndan ister. O her an (her şeyi ) yeniden yaratır .” (Kur’an (55/Rahmân-29)
İnsan doğar, büyür ve ölür. Doğum ve ölüm arasındaki kısma ömür denir. Kimi uzun, kimi kısa, kimi dolu kimi boş.
Dünyanın, irade ve tercih edebilme yeteneğine sahip yegâne varlığı insandır. Buna rağmen doğmak ya da ölmek tamamen insanın iradesi dışında şeylerdir. İnsan ne zaman nerede kimden doğacağını kendisi tayin ve tespit edemez. Tıpkı ne zaman nerede ve ne şekilde öleceğini önceden tayin ve tespit edemeyeceği gibi.
İnsanın bir takım karakteristik özellikleri genetiktir. Yani soya çekim yoluyla nesilden nesile geçer. Tıpkı biyolojik bir takım özellikleri veya alışkanlıklarının geçtiği gibi.

Diğer bir kısmı da çocukluk ve gençlik döneminde anne babasından, öğretmen ve arkadaşlarından ya da çevresinden edindiği alışkanlıklarladır. Bu etkilenmeler bir ömür boyu şu veya bu şekilde devam eder.
         Yazımıza konu edeceğimiz “döngü” insanın bebeklik döneminin bitip çocukluk dönemine girdiği zaman başlar. Okul çağı girmiştir. Herkesin çocuğu okula gitmekte adam olmak için! yoğun bir uğraşın içine girmektedir. İnsanın ömrünün en güzel günlerini alan ama sonunda ne vereceği belli olmayan bir uğraşın içine.
        Yıllarını verir insan. Okula gider gelir, gider gelir. Tatili bekler, tatil biter, tekrar okul başlar. Tekrar aynı koşuşturma. Tekrar sınavlar bir türlü bitip tükenmeyen sınavlar. Ev okul, okul ev döngü devam eder.
        Hayatımız şu veya bu şekilde bir düzene girdiğinde bir iş sahibi olup, evlenip yuva kurduğumuzda, diğer insanlar gibi topluma katılıp sosyalleştiğimizde döngü en yoğun şekliyle devam edecektir. Biz, hepimiz bu döngünün bir parçasıyızdır, bu kısır döngünün.
        Bir iş bulur çalışır çabalar para kazanırız. Biriktirir, harcar tekrar biriktiririz. Mal mülk sahibi oluruz. Evleniriz, kısmetse çoluk çocuğa karışırız. Çocuklarımızı büyütür okula göndeririz. Okutur adam ederiz! Onlar büyürken her türlü sıkıntılarına katlanır göğüs gereriz. Üzülürler biz de üzülürüz. Sevinirler biz de seviniriz. Hastalanırlar başlarını bekleriz. Hep böyle olur; döngü devam eder gider.
       Bir işimiz olur, severek veya sevmeyerek te olsa yapmak zorunda olduğumuz bir iş. Zira dünya hayatının gereği çalışmak ve maişetimizi kazanmak zorundayız. Hep çalışmalıyız. Hatta modern zamanlarda çalışmak ibadetle eş veya daha üstün tutulmaya başladı. O yüzden gece demeden gündüz demeden işe gider geliriz. Sabah gider akşam geliriz. Yorgun argın oturur kalırız televizyonun başına. Yatarız kalkarız. Döngü tekrar başlar.  Akrep döner yelkovan döner, gün, ay, yıl döner. Bu döngü hiç bitmeyecekmiş gibi hep devam eder.
       Her gün yeni baştan başlar. Hiç bitmeyecekmiş gibi devam edip gider. Her gün, her ay, her yıl neredeyse hep aynı işleri yaparız da bir türlü bitiremeyiz. Dünya bizim yaptıklarımıza, yapacaklarımıza o kadar aç ki bir türlü doymak bilmez.
      -“ Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve Ay’ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu Allah’tır, Rabbinizdir. Mülk yalnızca O’nundur. Allah’ı bırakıp da ibadet ettikleriniz, bir çekirdek zarına bile hükmedemezler.” (Kuran 35/13)
          Mesela İşimiz birilerini eğitmek ise onları eğittiğimize inandığımız andan sonra eğitime muhtaç diğerleri mutlaka gelir. Doktor isek birini tedavi ederiz öteki gelir. Sonra diğeri sonra diğeri…Bu döngü biteviye devam eder. Biri gider öteki gelir. Dünyada tamamlanıp biten hiçbir iş yoktur. Birisini bitirdim zannedersiniz öteki başlar. Sizinkiler biter çocuklarınız için başlar. Onlar bitti zannedersiniz torunlarınki başlar. Onları bitireyim diye uğraşırsınız ömrünüz vefa etmez, ölür gidersiniz. Bu sefer de kaldığınız yerden çocuklarınız devam eder. Bu değirmen hep döner. Ama dönerken de nice canları öğütür.
          Yeryüzünde dinine, milletine ırkına yaşadığı coğrafyaya bakmaksızın her insanın yaşamaktan kurtulamadığı bu döngü, girdap kara toprağa girinceye kadar devam edip gider. Hatta bazen öyle şiddetli olur ki bizi ölmeden içine çeker yutar yok eder. Ölmeden önce öldürür. Hayatı bir oyun gibi nasıl başladığı, ne zaman başladığını anlayamadan tamamlar gideriz.
           Bizim dışımızda diğer canlı organizmalar için de durum farklı değildir. Tohum toprağa düşer yeşerir bitki, ağaç olur, meyve verir tekrar tohuma durur. Tohum tekrar toprağa düşer ..döngü başlar ve böylece devam eder gider. Hayvanlar için de böyledir, bitkiler içinde böyle. Velhasıl dünyanın işi böyle.

 – “Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.” (Kur’an2/164)
      “Eğer size bir yara dokunduysa, o topluluğa da benzeri bir yara dokunmuştu. O günler... Onları biz insanlar arasında çevirip dururuz (kâh bir kavme, kâh ötekine galibiyet veririz; bazen bir topluma iyi veya kötü günler gösteririz, bazen ötekine). Allah inananları ortaya çıkarmak, sizden şehitler edinmek için (zamanı kâh lehinize, kâh aleyhinize çevirmektedir).

Allah, zalimleri sevmez.) “ (Kur’an 3/ÂLİ İMRÂN-140)
           

 Mehmet Ayman 

Diğer Haberler