EVRENSEL İSLAM KONGRESİ; HAC
EVRENSEL İSLAM KONGRESİ; HAC
Allah resulü Aleyhisselam ömründe bir kere hacc yapabildi. Ömrü vefa etmiş olsaydı başka haclar yapar mıydı? Sorusuna elbette yapardı cevabını vermek mümkün.
İslam’ı, bütün hac dönemlerinde ve panayırlarda tebliğ etme özelliğine sahip bir kutlu şahsiyetin, hayatta kalmış olsaydı, her yıl hac yapmaya devam edeceği ve veda haccında ortaya koyduğu hac anlayışıyla hacca gelenleri evrensel doğrulara davet edeceği muhakkaktı.
Veda haccı dolayısıyla Resulullah’ın irat ettiği hutbe insanlık adına çok önemli mesajlar içerir. Bugün modern dünyanın insan hakları evrensel beyannamesi diye övünç vesilesi olarak 10 aralık 1948 tarihinde insanlığa sunduğu belgenin veda hutbesine bakıldığında insanlık adına çok geç kalınmış bir belge olduğu ortaya çıkar.
Bu sebeple diyoruz ki Resulullahın ömrü vefa etmiş olsaydı, orada belki de Resulullah’ı görmeye gelecek, onunla hac yapma şerefine ermiş olma anlayışında olacaklar için, bir kongre niteliğinde gerçekleşecek bu ibadeti tekrar tekrar yapacağı görülebilirdi.
Bugün Resulullah’ın hayatında bir kere yapma nasibine erdiği ve tam olarak manifesto niteliğinde okumuş olduğu hutbe ile İslam ümmetine verdiği mesajla, haccın nasıl yapılması gerektiğini ortaya koyduğu anlayıştan yoksun bir şekilde icra edilen hacların, Müslümanların hiçbir sosyal problemine şifa olmadığı kesindir.
Ne hac organizesi yapan ülkelerin yetkili makamları, ne de haccın ifa edildiği mekanların yöneticisi ülkenin yetkililerinin haccı olması gerektiği şekilde ifa etme anlayışı maalesef yoktur.
Hac organizasyonu yapan halkı Müslüman, yönetimi islamla alakasız ülkelerin yetkilileri, Resulullah’ın haccı gibi bir haccın ifa edilmesini istemezler, çünkü bu şuurla hac yapacak insanlarda gelişecek olan sosyal yapıların meşruuiyetini sorgulama anlayışının, kendileri açısından iyi olmayacağını bilirler. Hac ibadetinin yapıldığı mekanların yöneticileri de böyle bir haccın ifa edilmesini yönetilebilir bulmazlar. Düşünsenize bu yılki hac dolayısıyla kutsal mekanlara gelen hacılar Gazze’de gerçekleşen soykırımı protesto etmek için eylemler yapıyor, kongreler düzenliyor ve dünya üzerinde bu katliama kılı kıpırdamayan Müslüman görüntüsünün önüne geçilebiyor. Uzun yıllar önce iranlı hacıların yapmış olduğu eylemlerin yankıları bilenlerin hala zihinlerinde yankılanmaktadır.
Bununla beraber dünya istikbarına, küresel haydutlara; Müslümanların kim olduğu ve bir bedenin organları gibi nasıl bir sosyal dayanışma gerçekleştirdiğini gösterme imkânı doğabilirdi.
Bu tür eylemlerin, hac ibadetinin ifa edildiği devletin halkları tarafından farklı sorgulamaları da beraberinde getireceğini bilen yöneticiler, kendilerini tartışmaya açacak bir ibadet anlayışını asla kabul etmezler.
Evrensel istikbarın Müslümanların her eylemine el attığının çarpıcı örneklerinden biri haline getirilmiş, turistik ve alışveriş zeminli haclar, İslam’ın gerçekleştirmek istediği tevhidin egemenliği anlayışından yoksun bir şekilde ifa edilmektedir.
Allah cc, bütün bir alemin tevhidinin ritmik temsili olan ve içeriği tamamıyla bu anlamda zikirlerle dolu bulunan tavafın gerçekleştirilmesiyle Müslümanların yeryüzünün kevni sistemine entegre oldukları tevhidin temsilini oluşturmalarını istemektedir.
Safa ile merve arasında say edenler, Allah için yurdunu yuvasını terk etmiş, evladıyla birlikte, hayatta kalarak, islamın geleceğine giden yolda ortaya konması gereken azami çabayı ortaya koyan kutlu bir kadının, çabalarını tekrar etmek suretiyle, hayatın yaşamak adlı boyutunun nasıl ibadi bir anlam kazanacağı anlayışı kazanmaktadırlar.
Allah adına, yalnız başına bırakılarak, gidilmiş bir kadının, hayat mücadelesi enteresan değil mi? O kocasına sormuştu burada bizi bırakıp gitmeni sana Allah mı emretti diye? Evet cevabını alınca bizim burada bırakılmamızı isteyen Allah gerekeni yapar diye oturup beklemedi. O bir peygamber eşiydi, peygamber anası olacaktı. O, kutsal anlayışı aldığı ve vereceği iki insan arasında bulunan mübarek bir halka idi. İbrahim As nasıl Allah’ın verdiği görevi yerine getirmek için emeğini sonuna kadar ortaya koyuyorsa, o da emeğini son anına kadar ortaya koymalıydı.
Müslümanlar hayatın tamamının ibadet olduğunu safa ile merve arasında yapmış olduğu koşturmaca ile anlamalı ve tıpkı orada gerçekleştirdiği gibi bütün bir hayatını Allah adına inşa etmeli.
Arafat vakfesi haccın iki farzından birisidir. Allah’ın yerküre üzerine indirdiği günahkar iki kulunu yeniden buluşturarak, kavuşmanın önemini ve hicranın acısının ne demek olduğunu yaşattığı mekanın adıdır Arafat.
Allahın buyruğunu çiğneyerek insanlığını kaybedenlerin, tevbe ve istiğfarla insanlığa yeniden kavuşması arafatla mümkün olmuştur.
Müzdelife vakfesinin tarihin derinliklerinden gelen gaflet ve Allah adına kazanılmış rütbelerin şımarıkça kullanılmasının reddiyesi anlamına geldiği bizzat Kur’an ifadeleriyle tescil ve tembih edilmektedir.
Hac ibadetinin tarihsel yozlaşmalarından birini sergileyen Mekke müşrikleri, Mekkeli olmayan arapları ikincil varlık makamına koyup onlarla, arafata çıkmayı kendilerine ar edinmişlerdi. Müzdelifede oturup alem yapıyor ve atalarının tekasürü ile böbürleniyorlardı. Allah cc atalarla böbürlenmek yerine varlık hakikati tevhidi, tekbiri müzdelifenin ameli haline getirerek, kıyamete kadar tekbiri zorunlu bir görev haline getiriyordu.
Şeytan insanın ontolojik düşmanı. Allah cc insanı cennete koyarken de, onun düşmanlığının çetinliği konusunda uyardı. Cennetten çıkarılmasına vesile olup dünyaya indirildiğinde de. Fakat insan cehul olduğunu, çok önemli birinci fırsatı kaçırdığında ortaya koyduğu gibi kazan kazan dünyasında da ortaya koymaktan geri durmamaktadır.
Hac ibadetinin şeytan taşlama eyleminden ders çıkarmak ve hayatın her evresinde şeytanın iğvalarından Allaha sığınarak, onu hayatımızdan recmetmek, dışarı atmak kurtuluş vesilemizdir.
Haccın bütün nüsükleri aslında hayatımızın tam da ortasında tecelli ederken bizim farkındalığımız hayatımızı hac kılacaktır.
Özellikle mekan esası üzerine bina edilmiş haccın bireysel ve toplumsal anlamda müminlere kazandırdığı motivasyon ve simya bütün bir insanlığın nasiplenmesi adına da önemli bir ibadettir.
Allah bizleri ibadetlerini farkındalıkla yerine getiren kullarından eylesin. Amin
Celaleddin Sipahioğu