İNSAN BELGESELİ

İNSAN BELGESELİ

Mehmet Ayman ([email protected])                                                            

 

        TV de belgesel izlemeyi sevenler vardır. TV kanallarının bazılarının zaman doldurmak için defalarca yayınlamak zorunda olduğu belgeseller bir yana, özellikle belgesel yayınlamak için kurulmuş kanallarda var. Son derece kaliteli, emek, para ve zaman harcanarak çekilmiş belgeseller yayınlıyorlar.

        Belgesel denilince ilk aklımıza gelen doğal/vahşi hayat belgeselleri ve tabii ki hayvan belgeselleridir.

        Bu belgeseller içerisinde Aslan, Kaplan, Panter, Yılan, Tilki, Çakal, Akbaba gibi vahşi hayvanların yaşamlarını anlatan yani vahşi hayatı belgeleyen ve tanıtan belgeseller favori belgesellerim  yani en çok izlediğim belgeseller kategorisinde yer alıyorlar.

       Neden mi çok seviyorum bu belgeselleri; anlatayım. Bir kere bu belgeselleri çekenler (yapımcılar, kameramanlar vs.) son derece büyük bir cesaret ve sabır örneği göstererek hayranlık uyandırıcı bir performans sergiliyorlar. Mesela takip altına aldıkları hayvanları sabırla aylarca, belki de yıllarca hem de yanıbaşlarına kadar yaklaşarak kameralar ile izleyip kayıt altına alıyorlar.

        İkincisi; ömründe hayvanları, sadece kafes arkasında ve resimlerde görerek tanımaya çalışan bizlere bulunmaz bir imkan sağlayıp onları yakından izleyerek bizlere tanıtıyorlar.

Mesela vahşi bir ormanda çok dikkat ederek yürümeye çalışan birisi aniden yanı başında veya başının üstünde sinsice tıslayan bir yılanı görünce nasıl korkup panikleyip kaçıyor, bu belgesellerden öğreniyoruz. Ve anlıyoruz ki sinsilik yılanın tabiatında var ve insana hiç ummadığı bir yerde ve hiç beklemediği bir zamanda yaklaşabiliyor, hem de sessizce.

        Yine bu belgesellerden öğreniyoruz ki, cesaretin ve hayvanca da olsa gurur ve asaletin sembolü olan Aslan, günlerce av bulamayıp aç kalsa bile gidip bir leşe üşüşmüyor. Asaleti gereği kendi avını kendisi yakalıyor. Hem kendisini hem de ailesini doyurduktan sonra, artıklarıyla beslenen çakallara, tilkilere, akbabalara ve diğer leş yiyicilere de bırakıyorlar.

       Peki ya bu çakallar, tilkiler, akbabalar… bunlarda ormanın asalakları beleşçileri.

        Avlanmak için av aramak, bulursa bulduğu avı yakalamak için hiçbir çaba sarf etmeden bir ağacın gölgesine yatıp bekliyorlar, sadece bakıp etrafı kolluyorlar ve kokluyorlar o kadar.

        Biliyorlar ki bir müddet sonra aç bir Aslan ve ona yem olmak için dolaşan bir av mutlaka görünecek. Sabırla bekliyorlar. Ortaya çıkmaksızın.

        Aslan hep biliyor o asalakları, ama Aslan olmasının gereği onlara hiç eyvallah etmiyor derken avda ortaya çıkıyor avcı da… ve Aslan avını kaçırmamak için başlıyor kovalamaya.

        Av kaçıyor, avcı kovalıyor. Bazen dakikalarca sürüyor bu kovalamaca bazen de saatler .

        Aslan yoruluyor. Belki birkaç denemeden sonra yakaladığı avını parçalayıp yemeye başlıyor. Ailesini de doyurduktan sonra kalanını geridekilere bırakıyor.

        Hani hep kenarda bekleyenler var ya. Avı kovalarlarken, yakalarken, parçalarken hiç ortaya çıkmayıp sadece bir kenardan seyredenler var ya işte onlar sırasıyla üşüşüyorlar. Aslanın ardında bıraktıklarına. Önce güçlüler sonra daha az güçlü olanlar… Önce çakallar, sonra yabani köpekler, tilkiler, sonra akbabalar ve kargalar üşüşüyorlar aslanın artıklarına, payına düşeni alan kaçıyor, alan kaçıyor.

Aslan’sa dönüp bakmıyor bile geride bıraktığına.

        Aslanın arkasında bıraktığı avdan pay alabilmek için kavga basılıyor aralarında.

        Böylece devam ediyor. Ganimetten payı kapmak yarışı.

        Belgeseli izleyince anlıyorsunuz.

        Gerçek kahramanlar kimler,

        Sahte kahramanlar kimler,

        Çalışıp yorulanlar, alın teriyle yoğrulup hak ettiğini yiyenler kimler anlıyorsunuz.

        Tembel ve asalaklar kimler,

        Sadece film biterken ortaya çıkan ve filmin finalini yapan kim anlıyorsunuz.

        Akşama kadar çalışıp ta patrona işi bitirdiğini söylemeyi “ar” kabul eden kim anlıyorsunuz.

        Akşama kadar kıyı köşe saklanıp ta, sadece akşamüstü patronun kontrole geleceği ve yevmiyeleri dağıtacağı saatte ortaya çıkan ve “Patron işi bitirdik” müjdesini verip bahşiş bekleyenler kimler anlıyorsunuz.

        Büyük davaları omuzlayıp ta her türlü zorluk ve sıkıntıya katlanan mücadele adamlarıyla, onların mücadele zamanlarında ortada dahi görünmeyip sadece ürün ve hasılat zamanı ortaya çıkanları, makam ve mevkii kapışanları daha iyi tanıyorsunuz.

        “Ekmede yok, biçmede yok,

         Yemeye ortak adamım.” diyen şairi daha iyi anlıyorsunuz o zaman.

        Siz bu hikâyenin kahramanlarını insan olarak farz edip bir bir senaryo yazacak ve belgesel çekecek olsaydınız nasıl bir senaryo ortaya çıkardı? Aslan kim , Çakal kim, Tilki kim, Yılan kim olurdu bu hikayede…

    

Mehmet Ayman 

Diğer Haberler