İnsanlık ilk o evi tanıdı.

Şüphesiz insanlar için kurulan ilk mabed, Mekke'deki çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet kaynağı olan Beyt (Kabe)dir. (Ali İmran, 96)

İnsanlık ilk o evi tanıdı.

Şüphesiz insanlar için kurulan ilk mabed, Mekke'deki çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet kaynağı olan Beyt (Kabe)dir. (Ali İmran, 96)

İnsanlık, Allah ile aldatan şeytanın hilesi ile, kendisine bahşedilen ikramdan, tenzili rütbe edilerek mihnet ve meşakkat alemi, aşağı varlık, dünyaya indirilince, ne yapacağını bilmez vaziyette, rahmet deryasından kovulmanın acısını iliklerine kadar hissetti. Allah cc “inin oradan” buyruğuyla tenzili rütbe edilmişti.  

Esmayı öğrenmişlerdi ama, isyanın ne olduğunu, isyan dolayısıyla bir anda göz bebeği olmaktan, sarfı nazar olmaya itilmenin ne olacağını bilememişlerdi. Hatta bağışlanmayı dileyecek cümleleri kurmayı dahi belleyememişlerdi.

Rahmeti gazabını geçmiş Mevla Teala, insanın göz önünde bulunmaktan, gözden düşen olma dolayısıyla, içinde düştüğü yürek yangınına bigâne kalmadı. Nasıl bağışlanabileceğinin yolunu da ona öğretti.

“Rabbimiz biz kendimize yazık ettik, Sen, bize merhamet etmez ve bağışlamazsan halimiz nicedir? Bizi bağışla, çünkü bağışlamak en çok sana yaraşır” ahu enini içindeyken, bağışlanmanın bahtiyarlığıyla, kaybolmuşluktan, zayi olmaktan kurtuldular.

Arafat’ta dergahtan kovulmuşlukla, senli benli ortamdan uzaklaştırılmışlığın yangınından kurtuldular. Arafe fiilinin ne kadar kıymetli bir şey olduğunu birbirine kavuştuklarında anladılar. Artık Rablerine karşı, buyruklarına karşı daha bir hassas ve saygılıydılar.

Yeryüzünün ilk evini, Allaha karşı sorumluluklarını yerine getirecekleri mabetlerini inşa ettiler.

Hayatları yeniden düzene kavuştu, Allah cc ilgisini devam ettiriyor, ne yapmaları gereğini Cebrail’le as onlara bildiriyordu.

Ne kadar zaman geçti bizim bilemediğimiz, Rabbimizin en iyi bildiği,

İnsanlık yaşadığı mekanları değiştirmiş, bir bakıma dünyanın merkezinden ayrılmıştı.

Allah cc insana, kıyamete kadar, bir daha bu merkezden anlayışını kaydırmayacağı şekilde yeryüzünün ilk mescidinin etrafından, evrenin sistemine ayak uydurmasını sağlayacağı rükünleri İbrahim as ile öğretti. Tavaf’ın evrensel ritmin bir parçası olması adına insanlık, İbrahim as le beraber yeniden aleminin semahına ayak uydurdu.

İbrahim’in as, haccın menasikini belirlemesi adına, kabenin yeniden inşası adına görevlendirilmesi ve bütün bir insanlığın Allah’ın evine kulluğun tecellisi için çağrılması, yeryüzünün kaybolan tevhit anahtarıyla buluşturulması anlamına geliyordu.

Artık yer kürenin her tarafından, gönlüne İbrahim as in Allah’ın evine çağrısı düşen müminler, ateş etrafındaki pervaneler gibi yollara düşecekti.

Allah’ın evine emek veren; İbrahim’in as Hacer’in ve İsmail’in as sünnetlerini nüsük edinecekti.

Artık Kabe; Allah’ın tayin ettiği tavaf, Ademle Havvanın buluşması; arafat vakfesi, Hacerin safa merve arasındaki koşusu; say’i, İbrahim ve İsmailin kurban ve şeytan taşlama eylemleriyle birlikte Müminlere birlik ve beraberlik adına, toplanma adına mekan kılınmıştı.

O ilk gündeki gibi kıyamete kadar merkez olmaya devam edecekti, çünkü onun başlangıçta yerini tayin eden Allah, İbrahim as ile birlikte yeniden dünyanın merkezî toplanma yeri olmasına işaret buyurmaktaydı.

Celaleddin Sipahioğlu

Diğer Haberler