KADER KADERULLAH

“Ve dedi ki: "Ey yavrularım! (şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin de ayrı ayrı kapılardan girin. Gerçi ben ne yapsam, Allah'ın takdirini sizden engelleyemem. Hüküm yalnızca Allah'ındır. Onun için bütün tevekkül edenler O'na tevekkül etmelidirler." (Yusuf-67)

KADER KADERULLAH

Rahmetli anneannem bu ifadeyi çokça kullanırdı, Allaha teslimiyyet adına. Bu gün bu teslimiyet sergilendiğinde son zamanların mutezili etkisiyle “insanın eliyle yaptığının karşılığı vardır” (necm 39) ayetinin yanlış yorumlanması sonucu Allah’ın insanlar arasında meri olaylara müdahale etmeyeceği, insan ne yaparsa o vardır anlayışı savunulmaktadır. Oysa birazdan ortaya koyacağımız ayetler ve onların tarihi gerçeklikleriyle bakıldığında Allah’ın olaylara yeri geldiğinde dokunduğu ve olayların insanların dilediği noktadan başka merkezlere kaydığı görülmektedir.

“Ve dedi ki: "Ey yavrularım! (şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin de ayrı ayrı kapılardan girin. Gerçi ben ne yapsam, Allah'ın takdirini sizden engelleyemem. Hüküm yalnızca Allah'ındır. Onun için bütün tevekkül edenler O'na tevekkül etmelidirler." (Yusuf-67)

Aslında iş bir rüya ile başlamıştı. Yusuf rüyasında ay, güneş ve on bir yıldızın kendisine secde ettiğini görmüştü. Rüyasını babasına anlattığında, acıklı hikayenin başlangıcı noktasında Yakub oğlu Yusuf’u uyarmıştı, rüyanı kardeşlerine anlatma sana kötülük yapabilirler diye. Yusuf rüyayı kardeşlerine anlattı mı bilmiyoruz ama kaderullah bir saat gibi işlemeye başlamış ve sonun başlangıcı olan kardeşlerinin Yusuf’a kötülük sahnesi gerçekleşmişti. Sonrası malum kıtlık yılları ve Yusuf’un kardeşlerinin mısırdan mısır seyahatleri. Nihayet ayeti kerimede anlatılan Yakub’un evlatlarına tedbir anlamında bir baba nasihati.

Evlatlar şehrin muhtelif kapılarından dağınık bir şekilde girerlerse dikkat çekmez ve düşmanlık olabilecek bir akıbetle karşılaşmazlardı. Lakin Yakub as bir peygamber, o bilir Allah’ın takdirinin nasıl işleyeceğini. Siz farklı kapılardan girip tedbir almış olsanız bile Allah’ın sizin üzerinizden gerçekleştireceği kader farklı tezahür edecekse o mutlaka olur. Nitekim Yakub’u mısıra getirip Yusuf’un rüyasının gerçekleşmesinin fitili Bünyamin’in tutuklanması ile tutuşturulur.

Bünyamin’in nasıl alıkonulacağı meselesini Allah cc Yusuf’a öğretir.

Mutlu sona ulaşmak için Yakub’un da sefere çıkması gerekir. Mutlu son mısırda asırlar boyu Allah’a isyan bayrağı açılmış fir’avn sarayında gerçekleşir.

Burada bu mutlu sonun aktörleri Yakup ve Yusuf üzerlerine düşeni icra etmiş ve Allah’ın kaderinin gerçekleştirici aktörleri olmuşlardır.

Şöyle uzaktan bakıldığı zaman bu kaderin gerçekleşmesinde Yakub ve Yusuf pasif aktörlerdir. Onlar sadece yaşadıklarına sabrı cemil göstererek hadisenin gerçekleşmesini sağlamışlardır. Denilebilir ki Yusuf’un mısırda yaşadıklarında Yusuf aktif bir etkendir. Fakat kardeşinin alıkonulması hadisesinde görüyoruz ki kaderin ipleri Allah’ın elindedir ve Allah o kaderin şifresini Yusuf’a öğretmiştir.

Ne Yakup, ne de Yusuf bu hikayenin kahramanı olmak için gönüllü olarak olaya talip olmuşlardır. Allah onları bu olayın kahramanları olmak için seçendir.

Dünya müslümanların iktidar sarhoşluğunun Allah cc tarafından cezalandırılmasını yaşamaya başlayalı, yaklaşık iki yüzyıl oldu. Önce müslümanlar, sarhoşluğun bedelini acı bir şekilde iktidarlarını ellerinden kaçırarak yaşadılar. Sonra dünya insanların dünya adına hükmeden şeytanın askerlerinin yeryüzünde egemen olmalarıyla bu acıyı yaşadı.

Yeryüzü insanın Allah’ın adına egemenlik sürdüğü dönemlerde ancak saadet sahnelerine şahit olabilirdi. Allah cc yeryüzüne yeniden nurunu tamamlayacak askerlerini göndermeye başlayalı elli yıl oldu. İslamın sancaktarı bir ülkede en son yapılan çılgınlık Allah’ın dininin lisanından insanları koparmak ve böylece Allah’ın dinini tarihin derinliklerine gömmek istemektir. Hatta yeryüzünde Allah’ın tek egemen olduğunun günlük beş kez haykırışı ezanı da dilinden koparmaya çalıştıklarında gayretullah devreye girdi ve insanların vicdanlarını kanatarak geri dönüşü başlattı. Son eylem aslına rücu ettirildi.

Sonrasında Allah’ın gayretini kuşanmış kullar devreye girmeye başladı. Allah’ın egemenliğinin ortadan kaldırılması adına karar verilen mekanizma içine kullar geldiler, Allah’ın egemenliğinin yok sayıldığı mekânda sistemin aşil tendonuna milli görüş kavramıyla dokundular. Artık süreç başlamıştı. Allah hakikati batılın tepesine bir balyoz gibi indirmişti. İnsanlar istemese dahi Allah batılın beynini parçalayacaktı.

Asırlarca Allah’ın egemenliğinin ilayı kelimetullah diye haykırıldığı bu coğrafyada Allah’ın egemenliğinin temsili makamında yıkılan yok edilen ne varsa birer birer ikame edilmeye başlanmıştı. Özellikle batının köhnemiş şirk düzeninin kalesi İstanbul’un alınmasıyla İslam’ın egemenliğinin tescili anlamında camiye çevrilmiş olan ayasofyanın batının egemenliğini kabul anlamında müzeye çevrilerek kapatılmasına son verilmesinin bu geri dönüşün tescili anlamında önemli bir adım olduğunu zikretmek lazım.

Dünya üzerinde ayaklar altına alınan İslam’ın onuru yeniden ihya edilmeye başlanmış. Mazlum İslam coğrafyasında insanlar şirkin derebeylerine karşı baş kaldırılabileceğinin örneklerini görmeye başlamışlardır.

İnsanlar bu gün var yarın yoktur, yalnız Allah’ın tarafını tutanlar ve karşı çıkanlar asla unutulmaz. Peygamberlerin şanlı tarihi bunun örneğidir. Firavunu tanıtan Musa’dır, nemrudu tanıtan ve unutturmayan İbrahim’dir. Şimdi siz İbrahim’den yana mısınız, nemruttan yana mısınız? Ebrehe’nin karşısına dikilip Allah Kâbe’nin sahibidir deyip develerini alıp giden Abdülmuttalip mi olmak istiyorsunuz, yoksa Allah’ın yeryüzünün gerçek sahibi ve yoluna revan olanların gerçek koruyucusu olduğuna inanıp sürecin devamına katkı mı sağlamak istiyorsunuz.

Allah dilerse kendi dininin sahiplenmesi adına liyakat göstermeyen Mekkelilere Ebrehe karşısında direnme gücünü vermez onları bundan mahrum eder, zira onlar buna heves etmediler, heves etmeyenler işin şerefinden yoksun kalırlar ve işi Allah cc ebabilleriyle sonuca ulaştırır.

Süreç bir siyasi liderin iktidar olup, olmamasından çıkmış olup Allah’ın egemenliğinin gerçekleşme sürecinin bir parçası olmuştur. Kullarından namaz kılıp, kıldığı bu namazla Şuayb’ın kavminin söylediği gibi kötülüklerine karşı çıkmış bir kuluna yardım ederek süreci hızlandırma yada yardım etmeyip yeniden belalara atılıp imani sınanma, olgunlaşma anlamında bir tercihte bulunma sürecidir.

Allah kime yardım eder, elbette kendi yolunda olanlara, kendi yolunda olduğunu söyleyip hata edenlere hatalarının üzerini örtme manasında ne yapıp yapmayacağını yaşanılan süreç gösterir. Yada sürecin devamıyla ilgili olarak yapılan hataların bedelini, hataları işleyenler kendileri öderler ama süreç işler ve hedefe doğru devam edilir.

Mesele şahısların nezdinde mütalaa edildiğinde elbette tercih manasında kusurlar sizin elinizi ayağınızı bağlayabilir. Ne var ki Artık sürecin insanların elinden çıktığını görmek gerek.

Allah bir hoca ve siyasetçinin karşı karşıya geldiği kırılma anında dini temsil ettiği düşünülen hocaya destek vermesi ve siyasetçiyi yalnız bırakması gerekirken, ülkemizde ve balkanlarda İslam mimarisi adına Allah’ın içlerinde anıldığı mescitleri onaran siyasetçiye yardım etti. Bu sürecin siyasetçi kanalından devam edeceğinin işaretiydi. Çünkü hoca kendi egemenliği adına emperyal güçlerle angajmanlara girmişti.

Siyaset sahnesinin islama hizmet anlamında netameli olması dolayısıyla birebir insanların müslümanlaşmasıyla toplumun İslamlaşmasının mümkün olabileceğini düşünen bizler siyaset sahnesinde ortaya çıkan bu yeni gelişmeyle kader birliğine uğradık. Allah egemenliğinin gerçekleşmesi adına görevlerimizi bi hakkın yerine getirirken bu yeni sürece destek olmak zorunluluğunu meydana getirdi. Şimdi bu sürecin yanında yer alarak ya süreci ivmelendireceğiz ya da süreci Allaha bırakıp kendimizi cezalandıracağız.

İnsanlar yeryüzünde ne istediklerine göre ya şeref kazanır ya da tarihin içinde bu şerefe nail olmayışları olumsuz bir şekilde hikaye edilir.

Enfal 7- İşte o zaman Allah size iki taifeden (kervan veya kureyş ordusundan) birini vaad ediyordu ki, sizin olacaktı. Siz ise arzu ediyordunuz ki, şanı ve şerefi olmayan şey (kervan) sizin olsun. Halbuki Allah, âyetleriyle hakkı yerine oturtmak ve kâfirlerin arkasını kesmek istiyordu.

Enfal 8- Ki, hakkın hak olduğunu tanıtsın ve batılı büsbütün yok etsin, varsın o günahkârlar istemesin.

 

Bedir savaşının özeti bu. Ya savaşa iştirak edip, şanlı bir şekilde yad edileceksiniz, yada isminiz zikredilmese bile ayetteki olumsuz anılış ile anılacaksınız.

İçinde yaşadığımız süreç artık davanın insanlar elinden çıktığını ve aşikar biçimde Allah’ın hükmünün icra olunduğunun resmidir.

Ne Yakup, ne Yusuf  bu görevin muktediridir ne de diğer peygamberler. Onlar kaderullahın şerefli aktörleridir.

 

Efendim siyasetçiler yanlışlarla dolu bir hayat sergilemektedir. Onlara destek olmak bu yanlışlara destek olmaktır derseniz. Deriz ki mümin zalim olan kardeşine zulmünden alıkoyarak yardımcı olandır. Seçim sürecinde seçilmesi için senden yardım isteyen ve seçilmesi için yardım ettiğin insanın karşısında ilk ceketini ilikleyen sen olmayacaksın. Yaptığı hataları bu bizdendir diye görmezden gelmeyeceksin vs, vs.

Sonuç, bu seçimler sürecin farkındalığının biraz daha belirginleştiği bir atmosfere büründü. Aynı mecrada at koşturduğu için haset ederek, yada Allah’ın düşmanlarıyla angajmanlara girmek suretiyle süreci anlayamamış olanlardan veya sürece ihanet edenlerden uzak durunuz.

Celaleddin sipahioğlu

 

Diğer Haberler