MİRAC

Kulun Allah katında ulaşabileceği en büyük makam. Allah’ın vahyini elçisine taşıyan Rûh dahi, Diyor ki şu çizgiden öte geçemem. Eğer geçersem, yanarım.

MİRAC
Kulun Allah katında ulaşabileceği en büyük makam.
Allah’ın vahyini elçisine taşıyan Rûh dahi,
Diyor ki şu çizgiden öte geçemem.
Eğer geçersem, yanarım.
Bir beşer olarak, günahsız,
Sadece itaat içinde olan meleğin dahi ötesinde ikram, lutuf.
Kim istemez kendini yaradan mabud ile birlikte olmak,
Ama kaç varlığa nasib oldu acaba bu şeref.
Allah’ın nazarına maruz kalmak nasıl bir duygu acaba.
Hiç bahsetmedi O.
Belki bizim algılamakta sıkıntı çekebileceğimizi düşünerek.
(Hani diyor ya Rabbimiz kıyamet gününde,
Cürüm sahiplerinin yüzlerine bakmaz, onları günahlarından arındırmaz diye.
Dünya nazarı ile bakmanın”Len Terânî” ile mümkün olmadığına,
İman ettik, ama ahirette bizleri bu hazzı ilâhîden mahrum etme ey Rabbimiz)
Allah (cc) acaba hangi nazarla bakmıştı elçisine,
Risaletle görevlendirdiği ilk günkü,
Hira dağındaki telaşına,
Mekkeli müşriklerin on yılda çektirdiklerine karşın,
Sabırla, sebatla devam edişine,
Kabe’nin içinde namaz kılarken sırtına işkembe koymalarından sonra,
Ya Rabbî Kavmim bilmiyor deyişine.
Taif’ten çıkarken kafirlerin taşlamaları sonucu ayakkabısının içi kanla dolmasına rağmen vaz geçmeyişine,
Ve daha nicelerine işte bütün bunlara sadece ve sadece
Kendi rızası için katlanan en son nebisi huzurundaydı.
Onun İbrahim gibi,
Üzeyr gibi,
Musa gibi,
Kalbi itminana ulaştırılmalıydı.
İnandığı, dünyadaki varlıkların tapındıklarının
Hepsinin üzerinde gördüğü Rabbinin
Nasıl bir mekanizma ile,
Belki de kelimelerin bile ifade etmekte güçlük çekeceği sistemle
Kainatı idare ettiğini göstererek.
Ahiret yurdundan bazı kesitler
Kendisine sunulmalıydı ki,
Onun imanında kıl kadar tereddüt olmamalı.
Çünkü tebliğ edilen davanın inancında tereddütler olursa
Elçinin görevini hakkıyla yerine getirmesi mümkün olmaz.
Çünkü Mekkelilerin yoğun saldırıları altında,
İnsanın sinirlerinin sağlam kalabilmesi ancak
İlahi destekle mümkündür.
Rivayetler onun miraca çıkışında,
Ademden itibaren peygamberlik soyağacının
Kendisine gösterildiğini anlatıyor.
Yani Allah(CC) diyordu ki elçisine;
Bak bunlar senin hikayelerini kısmen insanlardan,
Ve doğrusunu Bizden dinlediğin peygamber ataların
Onların yüzünde risaletle birlikte yaşamış oldukları
Dünyalık sıkıntıların izlerini görebilirsin.
İşte İbrahim atan,
Nemrud gibi, bir sivrisineğe dahi
Güç yetiremeyecek bir akılsızın,
İmanın nurunu söndürmek için
Ateşe attığı, fakat Rabbinin
Ateşi gülistan ettiği şanlı peygamber.
Ve Musa; Beni İsraili
Firavunun zulmünden kurtarmak için
Görevlendirdiği Elçi.
Onun yüzünde Allah’a karşı
İstikbarı marifet bilen
Firavunun zulmünün izlerini görebilirsin.
Ve şimdi onlar bizim katımızda o beyinsizlerin
Kavrayamayacağı kadar şerefli bir makamdadırlar.
Senin makamın ise Makamı Mahmud’dur ey Muhammed.
Allah Azze ve Celle Miraçta nebisine mükafatlar verdi.
            Onların arasına daha önce belli vakitlerde kılınan namazın
Beş vakitte eda edilerek rasulün yaşadığı,
Bu kelamı ilahiye muahatab olma zevkinin
Kıyamete kadar bütün müminlerce yaşanması gerçekleştirildi.
Öyleki Her mümin namaz kılarken okuduğu fatiha ile
Allah Celle Celaluhu ile konuşsun,
Kul Allah’a hamd edip O’nun şanını zikrettikçe
Rabbül Alemin onun sözlerini takdir etsin.
Sadece ona kulluk ettiğini ve sadece
O’ndan yardım dilediğini ifade edince de
“Kuluma dilediğini verin” desin.
Sıratı Müstakimi talep ettiğinde kul,
Allah onu sıratı Müstakime iletsin.
O yol ki Şanı yukarıda zikredilen
İbrahim ve Musa’nın yoludur.
Tesbihlerine melekler icabet etsin ve tahiyyatında
Rasulün miracını yadetsin.
Sanki peygamberle Cibrilin dualaşmalarına
Tanıklık ediyormuş gibi hissiyat içine girsin
Ve rasulün miractaki karşılaşması gibi,
O da İbrahim’i, İsmail’i ve diğer nebiyyullah’ı hayırla ansın.
İbrahim ve O’nun ashabına tıpkı
Rasulü Ekrem gibi salavat okusun.
xxxxxxxxxxxxxxx
Rivayetler Nebiyyi Ekremin Allah’ın huzurundan her dönüşte Musa(as) ile karşılaştığı,
Namazın vakitlerinin beşe indirgeninceye kadar,
Huzuru İlahiye çıkıp indiğini ortaya koyar.
Oysa Allah Kelamı İlahide;
“La yükellifullahu nefsen illa vüs’aha” der.
“Allah hiçbir nefse taşıyamıyacağı şeyi yüklemez.”
O şeriatlerinde hiçbir emri koyup geri kaldırmamıştır.
Belki insanların hayatında var olan bazı realiteleri
Daraltarak onların hayatından kaldırmıştır, İçki gibi.
Allah’ın, Musa’nın ve Muhammedin
Şanına yakışmayacak haberlerin
kaynaklarda yer alması düşündürmeli bizleri.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Ey Allah’ın elçisi!
Seni bizlere Elçi olarak gönderen Rabbimiz
Kerim olan kitabında;
“Muhakkak ki Allah ve melekleri
Peygambere hep salat ü selam ederler.
Ey iman edenler
Haydin ona teslimiyyetle salatü selam getirin.”
Buyuruyor.
Bizler birer mümin olarak
Rabbimize olan miracımızın
Her iki rekatında seni, âl ve ashabını
Salatü selam ile yad ediyoruz.
Salatü selam olsun sana ey Nebi
Kabenin içinde namaz kılarken
Üzerine deve işkembesi koydukları
Zamandaki gösterdiğin sabrına,
Salatü selam olsun sana
Taifte müşrikler tarafından taşlanarak
ayakkabılarının içi kanla dolduğu günde.
Salatü Selam olsun kutlu elçi
Sevr mağarasında arkadaşına
“Korkma Allah bizimle beraberdir” dediğin günde,
**************
Salatü Selam olsun hatemün nebi ;
Bedr savaşında ellerini açarak;
“Ya Rabbi yer yüzünde Sana iman eden şu topluluğu helak edersen
Sana kulluk edecek kimse kalmaz” dediğin vakitte.
Salatü selam olsun gönüllerin sultanı
Uhud gününde mübarek dişlerinin kırıldığı vakitte.
Salatü selam olsun,
Allah’ın yoluna canını koyan eşrefi kainata,
Salatü selam olsun,
Yevmi kıyamette ümmeti, ümmeti diyecek olan fahri kainata,
**************
Salatü selam olsun,
En büyük sünneti
Allahın dinini her ne pahasına olursa olsun
İnsanlara ulaştıran kutlu elçiye.
Salatü selam olsun;
“Anam babam sana feda olsun diyerek
Rasule sadakat gösteren
Ve uhud gününde o yaşamıyorsa
bizim hayatta kalmamız neye yarar diyen sahabiye.

Diğer Haberler