SEN ARAMIZDA OLSAYDIN
Sen aramızda olsaydın bayram olurdu bay-ramlarımız. Lahûti sevdalara açılırdı gönül dün-yamız. Tan yerinden doğan güneş, seni seven-lerin yüreğine doğardı altın parıltılarla. Mu-habbet şelalesinden bayram düşerdi sana âşık insanların his dünyasına. Sen aramızda olsaydın eğer, aşka doyar mıydı bilmem ki sevgiyi hiç ta-nımayan biçareler. İstemezdik bayramları çün-kü senin yaşadığın dünya bayramların en mü-bareğini, en muhteşemini yaşamıştı seninle.
Sen aramızda olsaydın her gün ayrı bir se-vinç kasırgası kaplardı benliğimizi. Seher bül-bülleri öterdi her daim muhabbetullah vadisin-de. Güneş ışıklarıyla parlardı kararan kalpler.
Sen aramızda olsaydın Rebiülevvel ayının onikisi öyle bir bayram olurdu ki, bilmem nasıl anlatmalı. Mekke'de doğan nur önce kalpleri-mize, sonra da tüm cihana verirdi ziyasını. Bu-lutlar Hz. Amine (r.ah)'nin yetiminin şerefine dökerlerdi sevinç gözyaşlarını sağanak halinde. Kureyş'in çocukları sana arkadaş olabilmek için can atarlardı.
Sen aramızda olsaydın, seni gölgeleyen rah-met bulutu bizi de gölgelendirirdi. O zaman bayram olurdu her günümüz. Şereflendirdiğin mekanlar rahmet ve merhamet denizinin do-ruğu olurdu. Belki biz de nasiplenebilirdik, kim bilir? O günler bayramımız olurdu. Hem bede-nimiz hem de gönüllerimiz bayram ederdi. Üç gün-den fazla dargınlığı bilemezdik. Mezhep ve meşre-bine bakmaksızın mü'minim diyenlere kardeş gö-züyle bakabilirdik. Nefsimiz için kıramazdık, yıka-mazdık gönül saraylarını.
Sen aramızda olsaydın, ticaret kervanının ar-kasından biz de gelirdik Şam diyarına doğru. O kut-lu kervanın bir katarı da biz olurduk belki, kim bilir? Ticareti öğrenirdik sahtekarlığın kol gezdiği kokuş-muş dünyada. Yeminler edemezdik kusurlu malı-mızı allandırıp-pullandırmaya çalışırken. Esnafımız imanına göre fiyat çekemezdi sıradan dünya meta-ına. Beş vakit Rabbin huzuruna varanlar gözümü-zün içine baka baka yalan söyleyemezdi. İşte o za-man bizim bayramımız olurdu. "Bayramın müba-rek olsun." cümleleri latif bir okşamayla silerdi kalplerin pasını.
Sen aramızda olsaydın düğününe gelirdik. Dü-ğünü, bayramı seninle yaşardık. Sen varsın ya her gün bayram olurdu bize. Bir kutlu düğüne şahitlik ederdik dünya gözlerimizle. "Bu gün düğün günü her şey mübah" diyemezdik. Evlatlarımızı evlen-dirirken karşı tarafı araştırdığımız kadar, kendi ev-ladımızı da hatasıyla-sevabıyla olduğu gibi tanı-tırdık. "Herkesin kargası kendine bülbül" diyerek yüksekten uçamazdık. Hz. Hatice (r.anha) gibi bir geline, Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi bir damat ye-tiştirebilirdik belki. Başkalarının düğünlerinde mangalda kül bırakmayan hacılarımız, hocalarımız kendi düğünlerinde de Müslümanca davranabilirdi belki, kim bilir?
Sen aramızda olsaydın, Hira'dan doğan nur bizim kalplerimize de aksederdi bir dem. O günü bay-ram ilan ederdik hem de bayramların bayramı. İn-sanlığın, cihanın sevinç günü. Senin Peygamberli-ğine şehadet ederdik. Ne olur bizi de o kutlu ce-maate dahil et, ne olur. Çünkü seni sevenler sev-giye müşterek olur. Hayalinle nurlanır garip gönül-ler. Cemalinle aydınlanır köhnemiş kalıplar. Sen aramızda olsaydın da bir kez ismimizle çağırsay-dın, adımızla hitap etseydin, vallahi o gün bizim bayramımız olurdu. O anın hayaliyle sevince dö-nüşürdü naçar günlerimiz.
Hicretinde, Medine'de Kayleoğullarıyla bera-ber biz de bekleyebilseydik seni, iste o gün bizim de bayramımız olurdu. Ezgilerin diliyle haykırırdık sevdamızı. "Ey Mekke'den doğan kutlu güneş Yes-rib'e hoş geldin" diyerek evimizden, hanemizden önce gönlümüzü açardık sana. Bayramsa işte bay-ram, yüreklerin bayramı. Şehrimizi, insanlığın me-dar-ı iftiharının nurlandırışı. Dile gelin ey güller, sevda makamını terennüm edin ey kutlu bülbüller, bu gün bayram. Nebiyyi Muhterem şereflendir-miş beldemizi, bu gün bayram.
Sen aramızda olsaydın Asr-ı Saadeti yaşardık biz de. Seni gören gözlerle bakardık hayata. Seni te-maşa eden gönüllerle deveran ederdik koca dün-yayı. Sensizlik yakardı sinelerimizi. Seninle geçen günlerimiz bayram günü, senin bulunduğun me-kan bayram yeri olurdu. Otağlar kurulurdu yürek-lerde. Gönül payitahtımızda sen oldukça zayıf düş-mezdi iman kalelerimiz.
Ey sevgili, bayram seninle olurdu. Zillete düçar olanlar sensiz hangi bayramı kutlar ki? İslam coğ-rafyasında her gün binlerce Müslüman boğaz-lanırken neyin bayramını kutlayacağız, bilemedik ne olur anlat bize! Anakuzuları al kanlara boya-nırken, yetim kalmış körpe yavrular feryad-ı figan-la inlerken, hıçkırıklar boğazımızda düğümlenir-ken hangi bayramı nasıl kutlayacağız, ne olur anlat bize!
Sen aramızda olsaydın, nisan yağmurlarının coş-kularıyla ebedi alemlere doğru kanatlanırdı ruh-larımız. Medine kumları içimizi ısıtırdı vuslat muştularıyla. Bilaller, Davudi sesleriyle Yüce Rabbin huzuruna davet edince kuşlar gibi uçar-dık seninle beraber saf tutmak için. Sevgi basit, aşk cılız bir kelime olurdu sana bağlılığı anlat-mak için. Bayramlar yılda iki defa değil, her gün bizimle olurdu. Nurdan cemâline vasıl olmak bilmem hangi kelimelerle anlatılır ki?
Oysa şimdi sensiz bayramlarla avutuyoruz günah deryalarına dalan muzdarip benliğimizi. Bayramsız bayramlarla iç çekiyoruz nedamet çöllerinde. Bayramların o lâhûti nefeslerini solu-mak için yine sana yöneliyoruz, yüzümüzü eğe-rek, çaresizce. Biliyoruz ki, bayramları hak ede-medik. Biliyoruz ki, nefsin ve dünyanın peşinden apansız sürüklenirken Medine'de açan gülü fark edemedik. Biliyoruz çoğu şeyleri ama bilmek yetmedi, olamadık, bayramlıkları giyecek kos-kocaman çocuklar olamadık. Çaresiz ve nemli bakışların arkasından süzüyoruz Medine sokak-larında bayramla coşan ashabın yavrularını.
"Sen aramızda olsaydın." dedik durduk hep. Bilmem, nefsimize pay mı çıkarıyoruz? Senden daha sevimli gelen dünya metaına bitmek bilme-yen bir arzu ve iştiyakla sarılırken yalancı tesel-lilerin arkasına mı sığınıyoruz, bilmem ki! Bırak-tığın Kur'an ve Sünnet hazinesi bizimle iken, boş-vermişliğin, görmezlikten gelmenin sığ, basit ma-zeretlerin arkasına sığınmadığımıza kim inanır ki?
Her şeye rağmen biz yine seni seviyor ve özlüyoruz ey sevgili. İçimizi sızlatan gerçeklerle yüzleşmeye çalışmak belki de sana olan hasre-timizin bir tezahürüdür, kim bilir? Belki de, zatı-na olan sevdamızın özeleştirisidir. Nefsi eleştir-mek de sevdana götüren bir yolsa, o yolları da seviyoruz ey can, ey canan. Bayramların bay-ramında görüşmek üzere... Ey sevgili