Takva , rehbet, haşyet

Allah (cc) kullarını uyarma konusunda müjdelemeyi öne alır, uyarıyı ikinci plana koyar. Peygamberlerini Beşir ve nezir olarak gönderdiğini ayetlerde bize anlatır. (Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi. Bakara 213) Kendisine karşı kulların nasıl bakmaları gerektiği konusunda Rahmetini gazabına öncelediğini ifade eder. (O, rahmet etmeyi kendi nefsine yazmıştır. Enam12)

Takva , rehbet, haşyet

Allah (cc) kullarını uyarma konusunda müjdelemeyi öne alır, uyarıyı ikinci plana koyar. Peygamberlerini Beşir ve nezir olarak gönderdiğini ayetlerde bize anlatır. (Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi. Bakara 213) Kendisine karşı kulların nasıl bakmaları gerektiği konusunda Rahmetini gazabına öncelediğini ifade eder.  (O, rahmet etmeyi kendi nefsine yazmıştır. Enam12)

Yarattıklarına karşı merhametini öncelemiş bir ilahın kendisinden korkulmasını istediğinde bu korkuya nasıl bir anlam yüklemeliyiz. Kendisini tanımayanlar, onu sadece cezalandırıcı olarak görmeli ve soyut bir korku ile mi korkmalıdır, yoksa Allah’ı doğru tanımanın getirdiği saygının ürünü olan kaygılanma ile mi sakınmasını gerçekleştirmelidir? Elbette Allah’ı yeterince tanıyanların Allaha karşı taşımaları gereken kaygılanma soyut cezalandırıcı olarak düşünülen bir varlıktan korkma ile aynı anlama gelmez.

Allaha karşı pozisyonunu doğru olarak ayarlayanlar aradaki saygı çizgisini aşmadan, sevgiyi istismar etmeden, yani merhametten maraz çıkarmadan; Allaha karşı görevlerini yerine getirirler ve yerine getirdikleri görevlerde de Allah’a karşı görevi tam olarak yerine getirme kaygısı taşırlar.

Takva Allahtan korkmak değil, Allahın hakkını gözetmek, Allahın hukukunu korumaktır. Allah kendisine karşı hukukunun korunmasını en çok hak edendir. Çünkü o dünyalık olarak kendisinin hukukunun gözetilmesini isteyen sahte ilahlardan daha çok hukukunun korunmasına ihtiyaç duyulandır. Çünkü O yaratandır. Diğer ilahlık taslayan ve hukukunun korunması konusunda insanlar tarafından yanlış makama oturtulan ilahlarda aslında gerçek yaratıcı Allahın yarattıklarından başkaları değildir.

Allah’a karşı kendilerini sorumlu hissedenler, Allaha karşı yanlış yapma gibi bir duruma düştüklerinde büyük kaygı taşırlar. Acaba Rabbi mi gücendirdim mi? Endişesiyle bağışlanmanın yollarını ararlar.

Huşu kavramı Allaha karşı gücendirmeme duygusuna sahip olma derinliğidir. Yapılan işler eğer Allahın yasaklarını işlemek şeklinde gerçekleşmişse Allaha karşı büyük pişmanlık duygusu içinde kaygılanmak ve endişelenmektir. Allaha karşı görevlerin yerine getirilmesi söz konusu ise burada da verilen görevi layıkıyla yapma kaygısı taşınmalı, şayet gereken hassasiyet yani ihlas duygusu yeterince sağlanamamışsa mümin Allah’ı hoşnut edememe üzüntüsü yaşanmalıdır. Allaha karşı yerine getirilen görevlerde ihlas duygusu, yapılan işlerden dolayı böbürlenme yanlışına düşmeyi engeller.

Kalbi fiiller kişinin iç dünyasında yankılanan ve kişinin Allah tarafından bilinen bu duygularını başkalarına karşı açıklaması gerekmez. Hatta derin bir anlayışa sahip olanlar kalplerinde tezahür eden bu ilahi zenginlikleri ziyadeleştirmek suretiyle Allaha karşı Ekrem olma derecesini kazanırlar. İhlas,  huşu gibi kalbi fiiller tadına vardıkça insanı kendi mihverine daha çok çeker.    

Allah kendisinden soyut korku ile korkulması gereken ilah değil, merhametiyle muamele edeceğine güvenilen ve hukuku korunması gereken mükemmel yaratıcıdır.

 Celalettin Sipahioğlu

Diğer Haberler