YENİ DÜNYA DÜZENİ- YENİ ŞİRK
YENİ DÜNYA DÜZENİ- YENİ ŞİRK
Kelime-i tevhidin Allah’ın egemenliğini deklare ettiğine iman edenlerin bildiği ve insanlığın her dönemde olduğu gibi modern, çağdaş, yeni gibi kelimelerle cilalandırılmış şirk sistemleriyle kandırıldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.
Dünyayı ele geçirme çabasını olanca hızıyla sürdürmeye çalışan küresel sermaye sahipleri kavramsal anlamda kurdukları zihinsel şirk yapısının devamı niteliğindeki, yaşanılan hayatın sistemsel uzantılarını da değiştirmeye devam ediyorlar.
İşin en şeytani tarafı; insanları yaşadıkları hayatın içinde var olan unsurlardan ele geçirmek diyebileceğimiz bir stratejiye dayanıyor.
İnsanların yediği içtiği şeylerden başlayarak, giydiği, barındığı eşya üzerinden devam etmekte, sonrasında hayatın bütün ritimlerine yön vererek, insanlık din denilecek bir tarzda küreselcilere teslimiyet anlamında bir dine büründürülmektedir.
Bugünün insanı, saydığımız bu konuların hiçbirini din başlığı altında düşünmeksizin, yaşamaya motive edilerek, bu sistemi insanlara dayatanlara kulluk ettiklerini akıllarının ucundan bile geçirmemektedir. Oysa din, yaşanılan bütün bir hayatın helal-haram kavramları içinde düşünülerek yaşanmasının adıdır.
Allah’ın Kerim olan kitabında müşriklerin putları adına kestiklerini yemeyi yasaklaması, bir davranış modeli olarak önemli bir ayırıcı kriterdir. Allah’ın adına kesmekle, putların adına kesme arasındaki fark hayvanın etinde ne gibi bir fiziksel farklılık meydana getirir bilemeyiz ama insan üzerinde davranış farkındalığı meydana getirdiği mutlaktır. Bu örnek üzerinden bakıldığında hayatın içinde yemenin, içmenin, giyinmenin din adına önemi ortaya çıkar. Çünkü düşünceler hayatın yaşamsal şekillerine yön verirler. Bugün bir bakıma insanlar, inandıkları şekilde helal haram kavramıyla olmasa bile, doğru, yanlış, sağlıklı, sağlıksız kelimeleriyle ifade edilebilecek kriterlere göre yeme içme anlayışlarını şekillendirmektedirler. Böylece tersinden bir sistemle insana küreselci din diyebileceğimiz bir din elbisesi giydirilmektedir.
Bu davranış insanlar tarafından din olarak değerlendirilmese dahi, Allah’ın katında din olarak kabul edilmektedir.
İnsanı ele geçirmenin yolunu gdo sunu değiştirdiği gıdalarla mümkün gören yeni sistemin şeytanları; davranışları bozulmuş, soyun devamı için önemli olan cinsiyet anlayışı farklılaşmış insan üzerinde gerçekleştirdikleri tahrifat ile insanlığı hükmedilebilir hale getirmeye çalışmaktadırlar.
Yediği içtiği giydiği şekillendirilen insanın, eğlenmesi ve yaşam tarzının şekillenmesi adına düşünmesine fırsat verilmeksizin planlamalar yapan efendiler, hiç de öyle tarih içindeki firavunlar gibi ilahlık iddiasında da bulunmuyorlar. Belki de böyle yapmanın doğuracağı rahatsızlıklar sebebiyle kurdukları düzenin halel görmesinden korkmaktadırlar. Yaptıklarını “yaşam tarzı” gibi sevimli bir etiketlemenin arkasına saklamaktadırlar.
Her şeye şekil veren bu adamlar, insanlara hayatın bilim ve teknoloji ile kolaylaştırılması ve yaşanılır olması, yaşam kalitesi gibi cazip gösterilen anlayışla devam ettirilmesini önermektedir. Sürdürülebilirlik gibi gelecek kaygısının ardına gizlendiği masum kelimelerle de esaretin devamını planlamaktadırlar.
Aslında yapılan iş, adına din denilmeden, insanlığın çağdaş şirke kul haline getirilmesi ve Allahtan uzaklaştırmak suretiyle sisteme bende kılınmasından başka bir şey değildir. Kendilerine göre insanın daha bir bağımlı hale getirildiği sistemin içinde, insan hayatına dair olması gereken bütün unsurlar planlanarak dünya çapında örgütlenmelerle devamı sağlanmaya çalışılmaktadır.
Dünya gıda örgütü, dünya sağlık teşkilatı, spor alanında kurulmuş, insanın yaşamsal zorunluluğu olarak görülecek sosyal faaliyetler ve eğlenceler alanının yapılanmış örgütleri dünya futbol, voleybol, müzik örgütlenmeleri vs hepsi bu küreselci yeni tanrıların; küresel şirk dininin devam ettirilmesi adına düzenledikleri icatlarından başka bir şey değildir.
Modern dünyanın efendileri de diyebileceğiniz, Tanrının işine soyunmak tabirini kullanan, çağdaş tanrıcıklar da diyebileceğiniz adamlar aslında din demedikleri fakat gerçekte yaşam tarzı diye sundukları bu şeyler, Allah adına reddedilmesi gereken şeylerdir. Çünkü bu yaşamsal planlamanın hiçbir yerinde tanrının hatırlanması mümkün değildir. Hatta bütün çabalar tanrının hatırlatılmaması adına yapılmaktadır.
Çok uzatmadan tevhidin bu anlayış karşısında konumlanması nasıl gerçekleştirilecektir. Derdimiz bu olmalıdır.
Din yaşanılan hayatın ta kendisi olduğuna göre, bu yeni düzenin tanrılarının önerdikleri her şeyi reddetmek tevhidin kendisidir.
Bu küreselci tanrıcıkların can damarları, üzerine oturdukları ve insanlığı can damarından yakalamaya çalıştıkları ekonomileridir. Ürettikleri mallarını almayarak, marka dünyalarının etrafından dolanarak geçmek ve kullandırmak suretiyle insanlığı köleleştirdikleri paralarına dokunmadan hayatı sürdürmeyi düşünmek ve uygulamak birincil görev olmalıdır.
Son elli yıl içinde bizi alıştırmaya çalıştıkları dünyalık refah anlayışının aslında küreselcilerin planlaması olduğunu bilerek, rahatı feda etmek ve küreselci şeytanların dairesinin dışına çıkmak Allaha kulluk bilinciyle birlikte yeryüzünde tevhidin yeniden egemen olması anlamına gelecektir.
Bazıları alışkanlıkları sebebiyle bu konuda zorlanacak hatta bu dairenin dışına çıkmanın mümkün olmadığını iddialı bir biçimde savunacaktır. Bizim yapacağımız bunlara aldırmadan mücadeleyi sürdürmek olmalıdır.
Kahrolsun emperyalizmin insanlığı kontrol altına almak için oluşturduğu dijital dünya,
Kahrolsun insanlığı kanının son damlasına kadar sömürü aracı olarak gören küreselciler.
Celaleddin Sipahioğlu
26.06.2024